Balıkçılık çok değişik avlanma şekli olan büyük bir sanattır. Ne var ki bu sanatın çeşitli nedenlerle bazı dalları daha doğrusu işkolları kaybolmakta, unutulmaktadır. İşte bunlardan biri de serpmeciliktir. Buna saçmacılıkta denir. Serpmecilik, bir diğer söylemle saçmacılık da artık tarihe karışan balık avlama usul ve tekniklerinden biridir. Bu avlanma usulü de tarihte karıştı. Çünkü artık Boğaziçi’nde yirmi otuz yıldan beri serpmecilik yapılmıyor. Boğaziçi kıyı şeridinde ve sığ sularda serpme/saçma atan görünmüyor.
Kıyı balıkçılarının pek çoğunda serpme vardır. Hatta geçimini serpme ile sağlayan balıkçılar bile vardı. Ama günümüzde ne serpme ve nede serpmeci var. Rahatlıkla söyleyebiliriz ki balık yok ki serpmecilik olsun. Bu da doğru! Kıyılarda yeteri kadar balık olmuyor ki cazibesi olsun, tavan arasına asılan, mağazanın bir köşesine fırlatılan serpme yerinden alınarak kullanılmaya başlansın!
Balıkçılık mesleği içinde ayrı bir koldur serpmecilik/saçmacılık. Bu işi yapanların sıradan olanı da usta olanı da olur şüphesiz! Sıradan olanı balığı görünce atar serpmesini, hiç beklemez. Savurduğunda iyi atabilmişse serpmeyi yeteri kadar açılır ve balık alır; iyi atamamışsa serpme topak olur, toplu halde düşer denize balık alamaz! Usta serpmeci telaş ve acele etmez. Balık sürüsünü bir süre izler, bir araya toplanmasını bekler. Beklediği an geldiğinde serpmesini savurarak atar. Serpmeyi o kadar ustaca atar ki; serpmesine göre on, on beş kilo, ya da yirmi, yirmi beş kilo ağırlığındaki serpmenin, ağırlığını meydana getiren misket büyüklüğündeki kurşunlar, ağ ve ağın bağlı olduğu ip birbirine dolanmaz, tepsi gibi deniz içine yayılarak kurşun ağırlığı ile dibe çöker.
Serpmeyi atacak serpmecinin, kurşunlarla irtibatlı olarak bağlı olan ip serpmecinin bileğine bağlı olur. Kurşunlardan birini ağzına iki dişi arasana alır. Kurşunların dip tarafına bağlı olan ağın büyük bölümü sol elde, küçük bölümü sağ elde tutularak, ağızdan kurşun anında bırakılarak serpme balığın üzerine fırlatılır. Bir an ağın dibe inmesini bekler sonra da serpmeci yavaşça ipi çeker ve kurşunların bir araya toplanması sonucu oluşan torbaya balıklar toplanır. Böylece ağ çekilerek uygun şekilde ağdaki balıklar alınır. Usta serpmeci balığın tamamını almaz, eğer kıyıda avlanıyorsa, seyreden garibanlara verir. Bu seyredenin ya da seyredenlerin göz hakkıdır.
Serpme/saçma daha çok Doğu Karadenizli balıkçılar tarafından kullanılır. Karadeniz kıyı şeridinde ve balıkçılıkla uğraşanların pek çoğu serpmecilik yapar. Ya da en azından kıyı şeridinde yer alan her balıkçı köyünden birkaç serpmeci bulunur.
Boğaziçi’nde de serpmecilik çok eski zamanlardan beri yapılan balık avlama sanatıdır. Marmara, Ege hatta Akdeniz kıyı şeridinde, dere ve göllerde de serpmecilik yapılır. Serpmecilik, bir kısım küçük balıkçı için geçim kaynağı olduğu gibi, büyük bir kısmının da merak saiki ile yaptığı bir avlanmadır.
Boğaziçi’nde serpmecilik yapılıyordu. Hangi mevsimde olursa olsun, balığına göre işi takip eden serpmeciler vardı. Fakat son yirmi, otuz yıldan beri bu işi yapan yok! Sanki bütün seçmeciler sırra kadem bastı, gözden kayboldu.
Serpme/saçma nedir? Serpme/saçma çadır şeklinde ve elle idare edilen bir ağdır. Yüksekliği, yani kenarları merkeze bağlayan, yarıçapı bir buçuk ile dört metre arasında değişen bir ağdır. Ağ deliklerinin eni yedi milimetre ile on iki milimetre arasında değişir. Dar delikli serpmeler olduğu gibi çok daha geniş delikli serpmeler de vardır.
Ülkemiz balıkçıları çarmıklı serpme ve torbalı serpme olmak üzere iki çeşit serpme kullanırlar. “Birincisi sade serpmedir. Sade serpmeler büyük boyutlu olup 25 kulaca kadar derin sularda ve her mevsim kullanılır”. Bu serpmelerin alt kenarında ve birbirinden üç beş parmak aralıklı olarak dizilmiş otuz ile elli gram ağırlığında, misket gibi yuvarlak kurşun bulunur. Bu kurşunlar serpmenin sapı görevini gören merkeze bağlı olan iple irtibatlıdır, Bu ip çekildiğinde kurşunlar birbirlerine yaklaşır ve ağzı büzerek kapar ve böylece balıklar ağ içinde kalır, dışarı çıkamaz. Balıklar torba içinden ya kayığa alınır ya da sahile/rıhtım üzerine boşaltılır.
Büyük serpmelere çarmıklı serpme denir. Bu serpmelerle akıntılı sularda avlanılacaksa 250 gram kadar ağırlığı olan kurşun bulunan seçmeler tercih edilir. Diğer serpmeye torba serpme denilir. Bu serpme daha küçüktür ve sığ sularda, kıyı ve sahil boylarında, dere ve göllerde, daha ziyade yaz aylarında kullanılır.
Torbalı serpmenin ağlarının alt kenarı içine kıvrık olur ve kurşunlardan sonra bir torbacık meydana gelir. Serpmenin içine alınan balıklar kaçmak istedikleri anda kendilerini bu torla içinde bulurlar.
Bir diğer serpme de Karadenizlilerin, bilhassa Doğu Karadenizlilerin kullandığı serpmelerdir. Bu serpmelerin ağ delikleri çok dardır. Bu tür serpmeler hamsi avcılığında kullanıldığı için “Hamsi serpmesi/saçması” olarak isimlendirilmiştir. Hamsi serpmesi kıyıdan denize atılarak kullanıldığı gibi tekneden (sandal/kayık) de atılarak kullanılır. Dar delikli serpmelerle hamsi Sardalye, gümüş ve benzeri balıklar avlanırken, delikleri daha geniş olanlarla kefal, lüfer, levrek benzeri balıklar avlanır. Doğu Karadenizli serpmeciler paraşüt gibi açılan serpmeleriyle mezgit balığı da avlar, serpmelerine de “Mezgit Serpmesi” derler.
Büyük serpmelerde kurşun ağırlığı fazla olanlarla akıntılı sularda kefal, uskumru, istavrit, çiroz avlanır. Akıntılı sularda serpmenin kurşunlarının toplam ağırlığı yirmi, yirmi beş kilo civarında olmalıdır. Kurşun ağırlığı az ise akıntıda tutunamaz ve kurşunlar birbirine dolanır, denize açık olarak düşen serpme kendine kumanda edemez, birbirine dolanarak, topak haline gelir, serpmede balık kalmaz!
Serpmecilik ayrı bir balıkçılık dalı olup çok beceri ister. Serpmeyi atmak için günlerce deneme yapılıp, işin püf noktaları öğrenilmez ise başarılı olunamaz. Rıhtımdan, kıyıdan veya tekneden atılacak olan serpme, acemi balıkçıyı peşinden sürükleyip denize alır.
Usta semeciler büyük serpme kullandıklarında derin sularda, örneğin yirmi beş otuz metre derinlikte avlanabilirler. Derin sularda balık görmeden serpme atılır. Usta serpmeci balığın deniz üzerindeki kızarıntısını, pulunu ve kokusunu hisseder ve serpmeyi atar. Ya da her hangi bir belirti görmeden atarak şansını dener. Usta serpmeciler, balığın nerelerde olduğunu bilir, öne göre serpme atar ve boş çekmez.
Serpmecilik/saçmacılık deyip geçmemek gerekir. Bunu meslek edinenler, geçimini rahatlıkla sağlayabiliyorlardı. Boğaziçi’nde örneğin Sarıyer’de başta Madenli Rasim Dayı olmak üzere üç beş usta saçmacı vardı. Boşnak Ahmet (Aktaş), Kanlı Rıza (Cömert), Kafakanın Saim (Elmas), Çavuş Ahmet (Civelek, Şeytan Ahmet (Öğrenç), Çavuş Mustafa (Civelek), Şevki Büyükdurmuş usta serpmecilerden bazıları! Bunlardan bilhassa Rasim Dayı gördüğü balıkla konuşacak, şakalaşacak ve onu saçmanın içine alacak kadar usta bir serpmeciydi. Boşnak Ahmet (Aktaş) de serpmecilerin vazgeçilmezlerinden biriydi. Diğerleri de büyük beceri sahibi serpmecilerdi. Yenimahalle’de Deli Ömer’in Mustafa Reis balığa kumanda edecek kadar usta bir serpmeciydi. Garipçe’de Hemden Refik ve Celal Bayrakçı; Rumelifeneri’nde Karabey’in Ahmet, Gidik Süleyman (Karamahmut) , Karabey’in Memiş, Nail Uçar; Büyükdere’de Kırbaş’ın Hamdi Reis, Kireçburnu’nunda Ahmet Reis (Gülümser)ile kardeşi Mehmet Reis (Gülümser) günümüze kadar isimleri unutulmayan serpmecilerdi. Tabii ki Tarabya ile Yeniköy’de usta Rum saçmacıların varlığı da inkâr edilemez. Anadolu yakasında; Poyraz’da Şekerin İsmail, Eyüp Dayının Mehmet, Boşnak İsmail (Aktaş), Şekerin Mustafa ve Hüseyin Atmaca çok şöhretli serpmecilerdi. Bunlardan Hüseyin Atmaca hamsi serpmecisi olarak örnek gösterilen biriydi. Anadolufeneri’nde, Anadolukavak’ta, Anadoluhisarı’nda, Rıva’da, Şile’de hatırı sayılı usta serpmeciler vardı şüphesiz.
Serpmecilikte Arnavutköylülere ayrı bir paragraf açmak gerekir. Boğaziçi’nin en yaman ve becerikli serpmecileri Arnavutköylü Rum balıkçılardı. Akıntıburnu’nda serpme ile balıkçılık yapmak hayli zordu. Müthiş akıntısı nedeniyle motorlu teknelerin bile zorlanarak geçtiği akıntı burnunda balığı serpme içine almak kolay olmasa gerek! Arnavutköylü Rum serpmeciler kurşun ağırlıkları 20 ila 30 kilo arasında olan en büyük serpmeleri maharetle kullanarak balık avlamayı ülkeyi terk edene kadar devam ettirmişlerdir. Hatta Arnavutköylü serpmeciler bu işi meslek haline gitirmiş ve geçimini serpmecilikten kazanmayı bilmişlerdir.
Artık balıkçılığın bu işkolu da kayıplar arasına karıştı. Ne serpe/saçma kaldı ve ne de serpmeci/saçmacı! Yirmi, otuz yıldan beri Sarıyer sahil boylarında serpmeci yok! Keza Anadolu yakası sahil boylarında da! Çok değil, birkaç yıl içinde bu meslek tamamen unutulup gidecek. Zira denizin bu denli deterjan atıkları ile kirlenmesi, diğer kirletici maddelerin deniz suyuna intikali, deniz trafiğinin büyük boyutlara ulaşması nedeniyle meydana gelen uskur seslerinin verdiği rahatsızlık, kıyılarda balık bırakmadığından, serpmecilerin işi zor, hatta imkânsız. Balık temiz su sever! Temiz suyun olmadığı kıyı şeridinde balık olmaz. Balık olmayınca da elbette ki serpmeci de olmaz! Nitekim yıllardan beri Boğaziçi sahil şeridinde serpmeci dolaşmıyor, serpme atılmıyor. Eğer balıkçı mağazalarında ya da evlerin tavan aralarında asılı duran serpmelere sahip çıkılmıyorsa onlarda kayıp olacaklardır. Gönül istiyor ki hiçbir şey gitmesin, hiçbir şey kaybolmasın, yok olmasın! Hiçbir meslek, hiçbir alet ve edevat yoktan yere elden çıkarılmasın, tarihin karanlık dehlizinde hiçbir şey bırakılmasın. Bu nasıl olacak? Nasıl yaşatılacak?
Balıkçılık artık endüstri olmuş durumda. Çok büyük bir iş kolu! Üç tarafı denizle çevrili ülkemizde balıkçılıkla uğraşan, bu işle geçimini sağlayan yüz binlerce insan var. O halde balıkçılıkla ilgili bütün kurumlar ortaya çıkmalıdır. Balıkçılık kooperatifleri, kabzımallar, yerel belediyeler hatta denizcilik müsteşarlığı el ele vermeli bir balıkçılık müzesi kurulmalı ve balıkçılıkla ilgili her ne varsa sergilenmeli ve tarihe mal edilmelidir.
24.03.2012
İbrahim BALCI
SÖZLÜ TARİH ÇALIŞMASI
1) Boşnak İsmail Dayı (Aktaş)
2) Torlak Nuri Reis (Torlak)
3) Cüneyt Reis (Yardımcılar-E rgün)
4) Mehmet -Saim- Reis (Kamburoğlu)
5) Nail Uçar
6) Mecit Reis (Demir)
KAYNAKÇA:
Karabet Deveciyan, Türkiye’de Balık ve Balıkçılık