Konu elbetteki Sarıyer Spor Kulübü olunca çok şeylerin konuşulması ve yazılması istenmektedir. Hasbelkader kırk elli yıl bu kulüpte şöyle veya böyle, iyi veya kötü görev aldık, sorumluluk üstlendik!
Bunların dışında gün oldu ayrı düşmedikse de hataları, yanlışları az veya çok, ağır veya hafif eleştirdik. Hatta zaman oldu, insaf denen kavramı bir yana koyup ağır mı ağır eleştirilerle yöneticileri üzdük!
Bakıyorum da yönetici olduğum ilk yıl 1958 ben 24 yaşındaymışım! Şimdi yıl 2010 ve ben 76 yaşındayım! Yani işi bitmişlerden, sıfırı tüketmişlerden. Buna karşın yaşama sarılmış, tutunmuşuz bir ipin ucuna kendimizi yukarı çekmeye çalışıyoruz.
Etrafıma bakıyorum, kulübümüzle ilgilenen benim yaşta bir Allah’ın kulu yok! Zaten üç kişi kalmışız! Fikret Bey, ak saçları ile hala ayakta durabilmek, adalet terazisini elinden bırakmamak için direnmekte; Sami Canel on on beş yıldan beri kendisini eğitim ve öğretim çalışmalarından geri alamamakta, bu ulvi ve kutsal görevini devam ettirmek için boğuşmaktadır.
Bense malum! Sarıyer çarşısını arşınlamaktayım! Benim yaşımda insan ne yapması gerekiyorsa onları yapmaya çalışıyorum ya da öyle zannediyorum!
Oysa biliyorum benden başka şeyler bekleyenlerin sayısı az değil! Sitem edenler de az değil! Görevim ağır! Nedir bu Divan Kurulu Başkanlığı (Vekaleten, Fikret Beyin yerine bakıyorum). Yani, Sarıyerli yönetici ve üyelerin, hatta bir kısım taraftarın anlayışı ile yönetim kurulu üzerinde DEMOKLESİN KILICI!
Hayır efendim hayır! Hiç de öyle değil! Divan kurulu yönetim üzerinde baskı unsuru değildir. Bu kurul bir danışma kuruludur. Tüzüğün kendisine verdiği görevleri yapar! Belgelenen yolsuzluk varsa, şikayet halinde dinler ve soruşturur. Yönetimden istek gelirse disiplin soruşturması yapar. Üye kayıtlarını düzenler, Müzeyi tanzim eder, yöneticiler arasında klikleşme oldumu barıştırma uğraşı verir, tüzük değişiklikleri ve tüzük maddelerini açıklar ve tabii ki yönetim kuruluna acil durumlarda TAVSİYE’lerde bulunur. En önemlisi de istendiğinde GÖRÜŞ bildirir!
Divan Kurulumuz bu açıkladıklarımı yerine getiriyor mu? EVET! O halde ne isteniyor bizden?
İstenen şu: Geçen dönemlerde yazıp çizdiniz, acımasızca eleştirdiniz, ağırlığınızı ortaya koydunuz, şimdi susuyorsunuz! Susma hakkınız yok! Konuşacaksınız, yazacaksınız! Dün ne idiyseniz, bugün de o olacaksınız! ÖYLE DEĞİL Mİ?
İnanırlar veya inanmazlar şunu özellikle belirtmek isterim: İbrahim Bozan’ın başkanı olduğu her iki yönetim kurulu, kurum olarak Divan Kurulumuza gereken önemi verdi, saygıyı gösterdi. Göstermeye devam ediyorlar. Hiçbir gün bir yanlışla karşılaşmadık!
Denilecek ki bunun için mi yazmıyorsunuz, konuşmuyorsunuz? HAYIR efendim, HAYIR! Yerel basın ve internet sitelerinde ne kadar destek verir mahiyette yazıyorsak da görüşmelerimizde gördüklerimizi, bildiklerimizi, öğrendiklerimizi yönetim kurulu başkanı ve arkadaşlarına ısrarla aktarıyoruz, yanlışa düşülmemesi için gerekli uyarıları yapıyoruz.
Merak gidermek bakımından bir kısmını yazmak isterim. Örneğin; Belediyenin desteğinin alınmasını tavsiye ettik. Yönetim kurulu oluşturulurken parti ağırlıklı olmaması ikazında bulunduk. Mehmet Ekşi’nin teknik direktör olarak alınmamasını, eldeki kadronun bir kısmının en azından Gökhan Ünver, Ertan Koç ve Mustafa Çakır’ın kadroda tutulması için fedakarlık yapılmasını istedik. Menajerlerle temas kurularak futbolcu transfer edilmemesini tavsiye ettik. Her yöneticinin getireceği futbolcunun alınmamasını, transfer ücreti barajının aşılmamasını, kadronun 25 kişiden fazla olmamasını ısrarla rica ve tavsiye ettik. Bilhassa olağanüstü genel kurulun yapılmaması için ısrarcı olduk. Her konunun yönetim kurulunda tartışılmasını istedik… Teknik direktör değişikliği ve Mehmet Demirtaş’ın geldikten birkaç hafta sonra bırakmasını ya da bıraktırılmasını yadırgadık, yanlış olduğunu ısrarla söyledik… Ara transferin son gününde bir çok adamın alınmasının yanlışlığını bildirdik… Ve daha pek çok detay…
Bütün bunları yönetim kurulu başkanı ve arkadaşlarına bildirdiğimiz ortada iken susmakla, yazıp çizmemekle, yönetime destek vermekle, buna karşın önceki dönem Mustafa Hepanıl’a destek vermemekle eleştirilmemiz, zavallılıktan başka bir şey değildir! (Ki Sayın Hepanıl’ın yönetim listesine alınması ricamızda oldu) Hele “Sarıyer Sevdalısı” söylemimizi iğrenç ve mide bulantısı bir tümce ile saygısızca alay konusu yapma çabası içine girenlere sormazlar mı SARIYER İÇİN NE YAPTIN, NE VERDİN?
Şu iyi biline DİVAN KURULU, gördüğü hata ve yanlışları yönetim kurulu başkanına ve yönetime bildirir, uygulanmasını ister ama KESİNLİKLE UYGULAYACAKSINIZ DİYEMEZ. Çünkü sadece danışma kurulu özelliğindedir. Bu kurulun istekleri yerine getirilirse elbetteki İYİ OLUR, MUTLULUK DUYULUR. İsteklerin yerine getirilmemesi, yapılmaması halinde ise ayrıca bir YAPTIRIM UYGULAYAMAZ BU GÜCÜ YOKTUR!
Durum bundan ibaret!
Ama yine de kendi kendime soruyorum: HAKLILAR MI?
Evet HAKLILAR! Konuşanların, yazan çizenlerin tek isteği vardır: Takımın başarılı olmasıdır. Eee takım iyi başlamış, kötüye dönüşmüş hatta daha beter duruma düşmüşse elbetteki canı yananlar, “Sarıyer Sevdalısı” olma cabası içinde olanlar üzülecek ve yazıp duracaklardır! Takım iyi duruma geldiğinde, puanlar alındığında onlar da elbetteki görevlerini yerine getireceklerdir. Bu görevleri neyse!
Ha! Ya saygılarını sunacaklar ya da yeni genel kurulda YÖNETİCİ olmak için görev ve sorumluluk isteyeceklerdir. Ne kadar çok yönetici adayı olursa, kulübümüz o kadar çok hizmet ve ilgi görür…
UNUTMAYALIM gün birlik günüdür, beraberlik günüdür!
İbrahim BALCI.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder