AYDINLANMA HAYAL!
Türkiye'de her nedense büyük toplumsal olayları meydana getiren, ülkeyi kahredici bir üzüntüye boğan, ülkenin huzurunu kaçırıp imajını yerle bir eden cinayetlerin hiç birini aydınlatmak mümkün olmadı. Bu gidişle olmayacak da! Zira "İş tamam, bütün deliller mevcut, işaret belli, artık gerçek katillere veya emri verenlere ulaşılacak" diye düşünüldüğü sırada birden bire olay ters yüz oluyor ve yine alaca karanlık olayın üzerine çöküyor. Hele "Akan kanları yerde bırakılmayacak" söylemleri yetkililerce söyleniyorsa, suçluların bulunmayacağı kaygısı biraz daha artıyor Geçen hafta mahkeme önemli bir karara imza attı. Cumhuriyet Gazetesi'ni bombalayan, Danıştay binasının içine kadar girerek Danıştay İkinci Daire üyesi Mustafa Yücel Özbilgin'i öldüren ve dört yüksek mahkeme üyesini yaralayan Av. Alpaslan Arslan yargılama sonunda iki kez ağırlaştırılmış müebbet hapis ve ayrıca 68 yıl 9 ay hapis cezası aldı. Aldı da ne oldu? Yine olayın aydınlatılamadığına şahit olduk! Av. Alpaslan Arslan gözü dönmüş bir kanlı cani olarak cezasını buldu. Ama bu okumuş ve avukat olmuş cahili Cumhuriyet Gazetesini bombalamaya kim yönlendirmiş; Danıştay İkinci Dairesini basmasını ve görevleri gereği orada bulunan üst düzeydeki hukukçuları öldürmesi emrini kimden almış maalesef aydınlatılamamıştır!
İşte ayıp olan budur!
Cumhuriyetin yılmaz savaşçısı, büyük Atatürkçü Uğur Mumcu'nun katilleri bulunamamış, ipin uçuna kadar ulaşılmasına karşın ip kaygan urgan gibi elden kaçırılmıştır.
Böyle olunca da Uğur Mumcu olayı da faili meçhul kalmış, olayı organize eden düşmanların yurtiçinden mi, yurtdışından mı olduğu ortaya çıkarılamamış ve aydınlatılamamıştır!
İşte ayıp olan budur!
Çetin Emeç ve şoförü Sinan Ercan ortadan kaldırılmış, gözyaşları arasında iki tabut omuzlar üzerinde kabre konulmuş, katil olarak yakalananlar cezalandırılmış ama yine de sadece emir alanlar ceza almış, emredenlerin kim olduğu aydınlatılamamıştır!
İşte ayıp olan budur!
Sabancı gökdelenine çalışanların yardımı ile girilmiş, ülkenin en önemli iş adamlarından Özdemir Sabancı ofisinde katledilmiş; olayı işleyenler yakalanmış, katil cezaevinde öldürülmüş, yardımcısı yurtdışında dost bilinen bir ülkeye kaçmıştır. Dost ülkenin Belçika olduğu tespit edilmiş ve suçluların saptanarak mahkemeye çıkarılması takip edilmiş ama sonuç burada da hüsran olmuştur. Çünkü dost bilinen Belçika adaleti katillerden yana tavır koymuş, uluslararası aramalara bile itibar etmemiştir. Ama olay Feriye Erdal'ın cezalandırılması değil ki; Amaç; bu gözü dönmüşleri kim veya kimlerin yönlendirdiğidir. İşte bu aydınlatılamamıştır!
İşte ayıp olan budur!
Kuvayi Milliye ruhu ile kaleme sarılan ve yılmaz mücadelesini ölümü pahasına devam ettiren Doç. Dr. Necip Hamlebitoğlu öldürülerek tasfiye edilmiş ama bu güne kadar katilleri ve onları yönlendirenler aydınlatılamamıştır!
İşte ayıp olan budur!
Ahmet Taner Kışlalı bir başka usta kalem, bir başka Atatürkçü ve bir başka ulusalcı olarak hak bildiğini yazdı ve o da ortadan kaldırıldı, hunharca öldürüldü! Katiller kimdi ve onları kimler yönlendirdi aydınlatılamadı!
İşte ayıp olan budur!
İnsan ister istemez düşünüyor acaba bu olaylarda cinayeti işleyenleri yönlendirenler gerçekten bilinmiyor mu? Yoksa biliniyor da işin içine DERİNSEL ve YÜZEYSEL bir takım girişimler mi giriyor?
Bilinmiyorsa, bilinemiyorsa; aranılanlar bulunamıyorsa, bulunanlar konuşturulamıyor, onlardan istenen bilgiler alınamıyorsa ortada hukuk açısından bir noksanlık vardır gibi şeyler geliyor insanın aklına!
İç odakların marifeti ise gerçek suçlular yani tetik çekenler değil, tetiği çektirenler bulunamıyorsa yine hukuk sistemimizde bir zafiyetin var olduğu geliyor insanın aklına!
Ülkenin en önemli insanları, en elit insanları; toplumu yönlendirecek, Türk sanayini sırtlayacak insanların öldürülme emirleri dışarıdan veriliyorsa o zaman çok daha acı! Demek ki hale dost bildiğimiz ülkelerin dost olmadıklarını ne yazık ki anlayabilmiş değiliz!
İşte ayıp olan budur! Bakalım bu ayıplarla daha ne kadar yaşayacağız? İbrahim Balcı 18.02.2008
Türkiye'de her nedense büyük toplumsal olayları meydana getiren, ülkeyi kahredici bir üzüntüye boğan, ülkenin huzurunu kaçırıp imajını yerle bir eden cinayetlerin hiç birini aydınlatmak mümkün olmadı. Bu gidişle olmayacak da! Zira "İş tamam, bütün deliller mevcut, işaret belli, artık gerçek katillere veya emri verenlere ulaşılacak" diye düşünüldüğü sırada birden bire olay ters yüz oluyor ve yine alaca karanlık olayın üzerine çöküyor. Hele "Akan kanları yerde bırakılmayacak" söylemleri yetkililerce söyleniyorsa, suçluların bulunmayacağı kaygısı biraz daha artıyor Geçen hafta mahkeme önemli bir karara imza attı. Cumhuriyet Gazetesi'ni bombalayan, Danıştay binasının içine kadar girerek Danıştay İkinci Daire üyesi Mustafa Yücel Özbilgin'i öldüren ve dört yüksek mahkeme üyesini yaralayan Av. Alpaslan Arslan yargılama sonunda iki kez ağırlaştırılmış müebbet hapis ve ayrıca 68 yıl 9 ay hapis cezası aldı. Aldı da ne oldu? Yine olayın aydınlatılamadığına şahit olduk! Av. Alpaslan Arslan gözü dönmüş bir kanlı cani olarak cezasını buldu. Ama bu okumuş ve avukat olmuş cahili Cumhuriyet Gazetesini bombalamaya kim yönlendirmiş; Danıştay İkinci Dairesini basmasını ve görevleri gereği orada bulunan üst düzeydeki hukukçuları öldürmesi emrini kimden almış maalesef aydınlatılamamıştır!
İşte ayıp olan budur!
Cumhuriyetin yılmaz savaşçısı, büyük Atatürkçü Uğur Mumcu'nun katilleri bulunamamış, ipin uçuna kadar ulaşılmasına karşın ip kaygan urgan gibi elden kaçırılmıştır.
Böyle olunca da Uğur Mumcu olayı da faili meçhul kalmış, olayı organize eden düşmanların yurtiçinden mi, yurtdışından mı olduğu ortaya çıkarılamamış ve aydınlatılamamıştır!
İşte ayıp olan budur!
Çetin Emeç ve şoförü Sinan Ercan ortadan kaldırılmış, gözyaşları arasında iki tabut omuzlar üzerinde kabre konulmuş, katil olarak yakalananlar cezalandırılmış ama yine de sadece emir alanlar ceza almış, emredenlerin kim olduğu aydınlatılamamıştır!
İşte ayıp olan budur!
Sabancı gökdelenine çalışanların yardımı ile girilmiş, ülkenin en önemli iş adamlarından Özdemir Sabancı ofisinde katledilmiş; olayı işleyenler yakalanmış, katil cezaevinde öldürülmüş, yardımcısı yurtdışında dost bilinen bir ülkeye kaçmıştır. Dost ülkenin Belçika olduğu tespit edilmiş ve suçluların saptanarak mahkemeye çıkarılması takip edilmiş ama sonuç burada da hüsran olmuştur. Çünkü dost bilinen Belçika adaleti katillerden yana tavır koymuş, uluslararası aramalara bile itibar etmemiştir. Ama olay Feriye Erdal'ın cezalandırılması değil ki; Amaç; bu gözü dönmüşleri kim veya kimlerin yönlendirdiğidir. İşte bu aydınlatılamamıştır!
İşte ayıp olan budur!
Kuvayi Milliye ruhu ile kaleme sarılan ve yılmaz mücadelesini ölümü pahasına devam ettiren Doç. Dr. Necip Hamlebitoğlu öldürülerek tasfiye edilmiş ama bu güne kadar katilleri ve onları yönlendirenler aydınlatılamamıştır!
İşte ayıp olan budur!
Ahmet Taner Kışlalı bir başka usta kalem, bir başka Atatürkçü ve bir başka ulusalcı olarak hak bildiğini yazdı ve o da ortadan kaldırıldı, hunharca öldürüldü! Katiller kimdi ve onları kimler yönlendirdi aydınlatılamadı!
İşte ayıp olan budur!
İnsan ister istemez düşünüyor acaba bu olaylarda cinayeti işleyenleri yönlendirenler gerçekten bilinmiyor mu? Yoksa biliniyor da işin içine DERİNSEL ve YÜZEYSEL bir takım girişimler mi giriyor?
Bilinmiyorsa, bilinemiyorsa; aranılanlar bulunamıyorsa, bulunanlar konuşturulamıyor, onlardan istenen bilgiler alınamıyorsa ortada hukuk açısından bir noksanlık vardır gibi şeyler geliyor insanın aklına!
İç odakların marifeti ise gerçek suçlular yani tetik çekenler değil, tetiği çektirenler bulunamıyorsa yine hukuk sistemimizde bir zafiyetin var olduğu geliyor insanın aklına!
Ülkenin en önemli insanları, en elit insanları; toplumu yönlendirecek, Türk sanayini sırtlayacak insanların öldürülme emirleri dışarıdan veriliyorsa o zaman çok daha acı! Demek ki hale dost bildiğimiz ülkelerin dost olmadıklarını ne yazık ki anlayabilmiş değiliz!
İşte ayıp olan budur! Bakalım bu ayıplarla daha ne kadar yaşayacağız? İbrahim Balcı 18.02.2008
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder