15 Aralık 2008 Pazartesi
SARIYER SELİ,YAŞLI ERMENİ İLE BOYNU BÜKÜK GAZ LAMBASI
Çırçır Boğazı karardığında fırtına gelir, kar gelir. Böyle söylenir öteden beri. Hiç kimse inkar etmez, edemez bu söylemi. Zira söylem dün olduğu gibi bugünde doğrudur.
Sarıyer’de Çırçır Boğazı’nın kararması demek karayel rüzgarının fırtınaya dönüşmesi demektir. Sert lodos rüzgarı batıya döndüğünde Sarıyerliler “Eyvah” der. Zira lodos rüzgarının batıdan esmeye başladıktan sonra yöneleceği son yön karayeldir. Rüzgar karayele dönüştüğünde hızından biraz kaybetse de yaz aylarında serinliğini, kışın ise soğuğunu hissettirir.
Havanın kararması ile Çırçır Boğazı ürkütücü bir hal alır. İşte böylesi durumlarda önce serin bir rüzgar gelir sonra da yağmur döker kendini. Saatler ilerledikçe yağmur hızını artırır, kısa süre sonra da fırtına halini alır. Mevsim yaz ise gök gürlemesi ile bora halinde görünür ve bardaktan boşalırcasına yağar. Buna yaz yağmuru denilse de öyle hafife alınacak gibi bir yağmur değildir. Bir saat içinde Sarıyer (Mercimek) deresini allak bullak eder, yarlardan kopararak aldığı sarı toprağı denizin mavi sularına taşır.
Eğer Çırçır Boğazı karardığında mevsim kış ise olan olur. Önce rüzgar, sonra yağmur ve soğuğu ile birlikte kar gelir. Öylesine yağar ki bir iki saat içinde yeşil örtü beyaza dönüşür.
Büyük Sarıyer selinin kesin tarihi belli değildir. 1907 diyen olduğu gibi 1912 diyen de vardır. Sonbahar aylarında meydana geldiğini söyleyenler olduğu gibi ilkbahar aylarında da meydana geldiğini iddia edenler bulunur. Ne zaman olmuş olursa olsun kesin olan Sarıyer’in çok büyük bir sel felaketini yaşadığıdır. Ancak ağırlıklı iddia 1907‘ in hıdrellezinde olduğudur.
Havalar fevkalade güzeldi, ilkbahar ayları yaz gibi sıcak geçiyor, halk sokaklara dökülüyordu. Hıdrellezde havanın çok iyi geçeceğine herkes inanmıştı. Günlerden beri devam eden yaz havası, hıdrellezde kaybolacak değildi ya! Hıdrellez için günlerce hazırlanıldı. Çeşit çeşit yemekler, tatlılar yapıldı. Sarıyer mesireleri; Hünkar, Çırçır, Şifa suyu tıklım tıklım olmuş oturacak ne yeşillik alan ne de yer kalmıştı. Pek çok insan Bekardere’nin kenarlarına kilim sererek kendilerine yer temin etmişlerdi. Mesirelerde onlarca insan sanki bir yılın yorgunluğunu atarcasına eğleniyordu. Yakılan ateşlerin üzerinden atlanıyor, adak adanıyor, fal bakılıyor, çeşitli oyunlar oynanarak günün iyi geçmesi için herkes en iyi şekilde eğlenmeye bakıyordu.
Vakit akşama yakındı. Çırçır Boğazı’nın karardığı ve karartının hızla büyüdüğü görülüyordu. Mesire sahipleri ısrarla bağırıyordu: “Çırçır boğazı karardı. Şimdi kar gelir, toparlanın gidin”. Halk bu ikaz üzerine toparlanıp yollara düşüyordu.
Mesireler hızla boşalırken, önce müthiş bir gök gürlemesi duyuldu sonra da yağmur boşaldı. Kısa sürede doluya dönüşen yağmur zamanla ürkütücü bir hal alıyordu. Böyle devam etmesi can kaybına bile neden olabilirdi. Dolu fazla devam dindi. Fakat, yağmur sanki dolunun durmasını bekliyormuş gibi bastırdı. Müthiş yağıyordu, adeta bardaktan boşalırcasına! Halk; dolu ve yağmur altında Sarıyer mesirelerini ve Sarıyer’i terk ediyordu. Yağmur ise bütün şiddeti ile gecenin karanlığını delercesine yağıyor, durmak bilmiyordu.
Sarıyer (Mercimek) deresi, Arap Öldüren ve Kılıçpınar Derelerinden gelen yağmur suları ile de birleştiğinden, bendini yıkmış gibi hışımla akıyor, önünde ne bulursa denize sürüklüyordu. Pertevniyal Sultan Konağından (Şimdiki Kültür merkezi) sonraki konaklar, köşkler; yan yana sıra sıra evler sel suları altında kalıyor, pek çoğu yıkılmıyor tahrip oluyordu. Sarıyer deresinin iki yanındaki binaların hepsi büyük hasar gördü. Arap mahallesinin bir veya iki gözlü baraka evleri perişan oldu.
Sabah olduğunda yağmur dinmiş, halk sokaklara dökülmüştü. Balıkçılar limandaki kayıklarının durumunu görmek için Taşiskele’ye gittiklerinde gözlerine inanamadılar. Tek katlı bir ahşap ev derenin yüz yüz elli metre açığında deniz üzerinde sandal gibi yüzüyordu. Birkaç kişi bir kayığa binip, batmamak için direnen yüzen eve gittiler. Evin içinde yaşlı bir Ermeni (Türk olduğu iddiası da var) ve konsolun üzerinde hala yanmakta olan gaz lambası kurtarılmayı bekliyordu. Balıkçılar yaşlı Ermeni’yi kurtarırken, selin tahribatı ile ilgili haberler de gelmeye devam ediyordu: Sel nedeni ile Sarıyer deresinin her iki yanında yer alan ev, köşk ve konaklar ya yıkılmış ya da kısmen tahrip olarak çok büyük zarar görmüşlerdi. Arap mahallesindeki tek veya iki gözlü baraka evler yerle bir olmuştu. Kefeliköy’deki Uluç Ali Paşa Camii ile Rumelikavak’taki Karakaş Mescidi bu büyük selden etkilenerek yıkılıp gitmişlerdi.
Sarıyer tarihine damgasını vuran büyük doğal olaylardan biri de işte bu sel felaketidir.
*****
İbrahim BALCI
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder