7 Mart 2008 Cuma



YÜREKLİ KARDEŞİM EMİN GÜRSES


Osmanlı İmparatorluğunun son günleridir. Ülkenin dört yanı ateş içindedir. Birinci ve İkinci Balkan Savaşlarını, Çanakkale Savaşları takip etmiş ve binlerce şehit verildiği bu savaş kazanılmasına karşın masa başında müttefik Almanya’nın ısrarı ile kaybedilmiştir.
Yine de bir kazanım vardır. Bu kazanılan da Mustafa Kemal’dir. Düşmana karşı ordunun iyi idare edilemediğini gören Mustafa Kemal Alman Komutan Sanders Paşa’dan komutayı ister ama Alman General “Bu kadar ordu size çok gelir” deyince Mustafa Kemal yanıtı kısa verir “AZ GELİR”. Bu konuşmadan sonra komutayı alan Mustafa Kemal Çanakkale Zaferini kazanır.
Ülke işgal altında, rrdu terhis edilmiş, silahları elinden alınmıştır. Tüm gelir Duyunu Umumiye’ nin elindedir. Bu halin devamına imkân yoktur. Mustafa Kemal Anadolu’ya geçerken, değişik yerlerde direnişler başlar. Direnişler çete savaşlarıdır. Mitinglerdir, pasif direnişlerdir.
Yaşlı genç; erkek kadın; eli tutan, aklı yatan, yüreği vatan sevgisi ile dolu herkes mukaddes göreve koşar… Çeteler güçlendirilir, sonradan düzenli ordu saflarına alınırlar. İtaat etmeyenler, mücadelenin dışına itilir.
Bu savaşa yürekten katılanlardan biri de EMİCE Lakaplı İPSİZ RECEP REİS’tir. İpsiz Recep Reis, Rize’nin Potakallık mahallesindendir. Milli mücadele başladığında yaşı yetmişe yakındı. Yaptığı iş ise gençliğinden beri denizcilikti. Hatta amiyane bir ifade ile korsanlıktı. Korsanlığı Duyunu Umumiye adına tuz, şeker, gaz gibi ihtiyaç maddelerini taşıyan gemilerin yolunu kesip, içindeki malların bir kısmını almak ve kıyıya gelerek fakir halka dağıtmaktı! Bunu yaptığı için halk kendisini seviyor, sayıyor ama dönemin, işgal orduları emri altındaki hükümetleri de korsan diyerek cezalandırmak için arıyordu (Rapor Osmanlı arşivinde var).
Milli Mücadele EMİCE’yi İstanbul’da buldu. Daha Önce Karakol Teşkilatında görev yapmıştı. Kendisine yine görev verildi; Sarıyer ve Beykoz civarındaki çeteleri ekibi ile temizledikten sonra Anadolu’ya silah ve cephane kaçırılmasında görev aldı. Bilahare Karasu’ya geçti ve çetesi ile Milli Mücadele’ye katıldı. Kurduğu çete elemanlarının büyük çoğunluğu ipten canını kurtaran idamlıklardı. Rize hapishanesini boşaltarak yanına almış ve çetesini kurmuştu.
İpsiz Recep Reis gibi daha pek çok çete reisi milli mücadele de ölümüne mücadele verdi. Aldıkları görevi en iyi şekilde yerine getirdiler. Ulusal kurtuluş zaferi tüm ulusun olduğu gibi onların da zaferi oldu. Ama onlar bizim zaferimiz demediler. Ya ne dediler? “Ülkenin namusunu kurtardık ya yeter!” Yani bu yaşlı mücahitler vatanları ve namusları için vardılar. Bunun için yaşadılar. İşleri bitince de kenara çekildiler.
İpsiz Recep Reis’i Cumhuriyetin ilk yıllarında siyasi arenanın içine çekmek istediler ama gelen heyettekilere kısa ve anlamlı yanıt verdi: “Biz işimizi tamamladık efendiler. Savaşta dik duran başımızı siyasette eğmeyiz. Tilkinin bu pazarda işi yoktur. Gazi Paşa hazretlerine hürmetlerimi arz ederim”. Yanına gelenler, geldikleri gibi gittiler!

İpsiz Recep Reis, milli mücadele sonrası çetesini teskere verip dağıttıktan sonra Rize’ye giderken Ankara’da Mustafa Kemal’i ziyaret etmiş. Mustafa Kemal Recep Reise “Emice bir daha savaş olsa ne kadar kuvvetle gelirsin?” diye sorunca şöyle yanıt verir: “Çetemi dağıttım, Yanımda bir yeğenim var. Ne zaman emredersen atımı silahımı alır gelirim”. Yani asla bir komple içinde olmam, işin içinde sen varsan varım demek ister!
İpsiz Recep Reis’ten bahsetmenin zamanımıydı? Tartışılır! Bence tam zamanı diye düşündüm. Sarıyerliler Derneği (SA-DER), halkın aydınlanması için sık sık konferans düzenler, yürekli aydınları konuşturur, sorulu yanıtlı konuşmalarla günün olaylarını halkın en iyi şekilde özümsemesi için çabalar. SA-DER’in sık sık davet ettiği kişilerden biri Prof. Dr. Emin GÜRSES’tir.
Prof. Dr. Emin Gürses kimdir? Bu da önemli! Bilhassa Bugün için bilinmesi çok önemli! O nedenle bu yazıyı yazdım. Emin Gürses yukarıda sözü edilen İpsiz Recep Reis’in kardeşinin oğlunun oğludur. Üniversite okumuş, yurtdışında eğitim görmüştür. Doktorasını, doçentliğini başarı ile vermiş, ülkemizin sayılı terör uzmanlarından biri olarak kendisini kabul ettirmiştir. Üniversite hocasıdır, yüreklidir, bilgilidir, müthiş yurtseverdir ama İÇERDEDİR!!!!
Evet, Prof. Dr. Emin Gürses fikirlerini açıkladığı; bildiklerini halka anlattığı; hatır gönül dinlemediği; siyaseti ve siyasi düşünceyi, ülke çıkarının üzerinde tutmadığı için dikkat çekmiştir. Yalanı, talanı, haksızlığı, yolsuzluğu, yoksulluğu açık yüreklilikle anlattığı için susturuldu. Özelleştirmenin yanlışlığını haykırdığı için gözden çıkarıldı. Bazılarının tekerine çomak soktuğu için jurnal edildi. Yürekli, bilekli, sağduyulu olduğu; ülkesini, insanlarını ve milli değerlerini çok sevdiği, onları sahiplenme yolunda mücadelesini sürdürdüğü için ağzına kilit vurulmak istendi!
“Ergenekon Çetesi” soruşturması kapsamında tutuklandı. Evi yurdu arandı talan edildi. Terör uzmanının evinde elbette ki; terörle ilgili notlar, yazılar, kitaplar; çeşitli yerlerden elde edilmiş belgeler ve bilgiler olacaktır. Bunlar olmasa öğrencilerini nasıl bilgilendirecek, nasıl eğitecektir?
“Geç gelen adalet adalet değildir” derler. Türk adaleti geç değil, zamanında gelecek (bunu temenni ediyoruz) ve yürekli kardeşimiz aramıza katılacak; halkını yine aydınlatmaya; haksızlıklarla boğuşmaya devam edecektir!
İpsiz Recep Reis’in torununa susmak zaten yakışmaz ki!
Geçmiş olsun yürekli kardeşim! Tevfik Fikret sanki seni tanımış, görmüş, konuşmuşta umutsuzluğa kapılmaman için yazmış şu mısraları:

“Zülmün topu var, güllesi var kal’ası varsa,
Hakkında bükülmez kolu dönmez yüzü vardır.
Göz yumma güneşten ne kadar nuru kararsa,
Sönmez ebedi her gecenin gündüzü vardır”.


İbrahim BALCI
06.03.2008