4 Eylül 2015 Cuma

KANLA BESLENENLER


            Kanla beslenenler, kanlı gömlekleriyle yatıp, kanlı yastıklarına baş koyanlar; gece gündüz kendilerini kan gölünde bulunlar, kanla kardeş demektir. Kanla kardeş olan kan görmezse, su yerine kan içmezse, ter yerine kan akıtmazsa aç kalır, enerjisiz kalır, kendilerini yok sayarlar!
            Kanla yatıp kanla kalkanları, kan içenleri, kanlı gömlek giyenleri ve biteviye kan akıtanları ele geçtiğin de cezalandırmayanlar, onları yola getireceğim diye ödün verenler en az kanlı gömlek giyenler kadar kanla kardeş sayılırlar.
            Bir süre dinlenen kanlı katiller, son iki ay içinde yine kanlı gömleklerini giydiler, silahlarını ele aldılar. Acımasızlıklarını poşu yapıp başlarına sardılar.
            “Açılım” diyerek, güneydoğuya demokrasi getireceğiz, Kürt vatandaşların haklarını vereceğiz yaygarası yapanlar, sanki demokrasi yokmuş, Kürtler her hangi bir hakka sahip değillermiş gibi konuşunca değişik cephelerden gelen ağır tepki ile karşılaştılar.
            Cumhuriyet kurulduğundan beri Kürtlere kimler ya da hangi hükümetler yaranabilmiş ki? Bilen varsa beri gelsin, anlatsın!
            Kürt Nemrut Mustafa Divanınca Ulusal Kurtuluş mücadelesi verenler idama mahkum edilmediler mi? İngilizlerin elinde oyuncak olanlar Şeyh Sait İsyanını başlatmadılar mı? Dersim İsyanı kendiliğinden mi çıktı? Dersim de uykudaki askerleri vurup, kıran, şehit edenler kimler di? Şiddete şiddetle karşı verildiğinde ise koparılan yaygara neden bugüne kadar taşınıyor. Koçkiri isyanını başlatanlar, Japonya’dan mı gelmişlerdi? O isyanı başlatanların kimlerdi?
            İsyan deyince akla kimler geliyor. Tehcir’i kanlı hale getirenler kimler? Ulu Hakan Abdülhamid’in Kürt Aşiret Reislerine rütbe ve silâh vererek kurdurduğu Hamidiye Alaylarında görev alan Kürtler değil mi? Tehcire yollanan Ermenileri soyup soğana çeviren, canlarına kıyanlar Hamidiye Alayını oluşturan Kürtler değil miydi?, Evet ama kabak Türkiye’nin başına patlıyor! Ayıkla pirincin taşını!
            Tutturmuşlar Kürdistan diye! Rüya gör, hayal kur ne yaparsan yap, Kürdistan serüvenini bırak ve bu ülke de insan gibi yaşamaya bak! Sana ışık olsun diye gönderilen gencecik öğretmenlerin canına kıyma; sana medeniyetin nimetlerini tattırmak için gönderilen cihazları, makineleri yakma; ormanları talan etme; okulları bombalama; evleri basıp zavallı, yalnız, silâhsız ve korumasız çocuk ve yaşlılara kıyma! Bir an insan olduğunu hatırla ve insan gibi hareket et!
            Kendi toprağında ekip biçtiğin üründen ye, elin gavurunun verdiği zehri içip de kendi halkını zehirleme. Vurup kırdıklarından utanmıyorsan Allah’tan kork! Vatandaş olmaya bak! En zor olan iyi insan olmaktır: İyi insan olmaya çalış! Oluk oluk akıttığın kan dere olsa, nehir olsa sana faydası olmaz, olmayacak! Bunu sizde biliyorsunuz, o nedenle çılgına döndünüz!
            Peşinden gittiğiniz, adeta önünde ibadet eder gibi önünde eğildiniz bebek katiline inanmakla kendi haksızlığınızı haykırıyorsunuz! Bile bile kendi halkınıza ve kendinize ihanet ediyorsunuz!
            İmralı’dan gelen haberlerle harekete geçiyorsunuz. Haberleşme imkânını yaratanlar da en az sizin kadar yanlıştalar. Hapse atılan, kanlı bir katil  kimden cesaret alarak “Ben 31 mayısa kadar bekleyeceğim… Orta yoğunlukta bir savaştan bahsediliyor… Böyle bir savaş gelişirse bu sadece böyle dağla da olmaz, şehirlerde bunun büyük etkisi olur. Kent isyanlarına dönüşebilir…. Her şehirde büyük katliamlar da gelişebilir. Halkımız bunu bilmeli ve buna hazırlıklı olmalıdır. …” (Vatan, 16.05.2010) diyerek, kanlı olayların başlatılması işaretini veriyor. Rahat etsin diye milyon dolarlarla yenilenen mekanında bırakın uyusun, Avrupa’da olsa avukatları ya da yakınları ile böyle sık sık görüşme yaptırırlar mı?
            PKK nın Meclisteki uzantısı BDP lı Nezir Karabaş, TBMM de ettiği şeref ve namus yeminini unutarak “Operasyonlar sürerse Kürt halkı yaşamı cehenneme çevirecek” tehdidinde bulundu (16, 05.2010 tarihli gazeteler). Bu ne küstahlık ve düşmanlık!
            Diyarbakır’ın  BDP İl Başkanı Nihat Yaruk “…Kürtler artık eski Kürtler değil. Diz çöktürmeye çalıştığınız bu halkın önünde diz çökeceğiniz günler çok yakındır” (Vatan 16.05.2010) diyerek kanla beslendiğini adeta haykırır gibidir. BDP’ eski eş başkanı Emine Ayna ‘da “Bu savaş sadece Kürdistan’da kalmayacak” diyerek, melun düşüncelerini aktararak terörü tırmandıracakları işaretlerini veriyorlardı.
            Ve terör tırmanıyor, her gün arka arkaya şehit haberleri geliyor… 43 günlük yeni gelin Pınar Akdağ evinin balkonunda taranarak öldürülüyor. Yetmiyor Şemdinli’de de bir astsubay şehit ediliyor, bir üsteğmen yaralanıyor, kanlı pusu dur durak bilmiyor Tunceli’de mayınlı tuzak patlatılarak minibüsteki 16 asker yaralanıyor…  Annelerin seslerini duyar gibiyim: Allah belânızı, köpekler selânızı versin! Anneler, anneler, anneler ne derse haklıdır..
            Devletten tıkır tıkır her ay on bin lira maaşı alıp cebine koy, sonra da devletin temeline dinamit koyanlarla beraber ol, onları savun! Yuh be!
            İki ayda 43 şehit! Hala, demokrasiye sadık kalacağız düşüncesi ile kanlı katilleri savunan, zaman zaman onlardan daha tehlikeli olan BDP li milletvekillerinin dokunmazlıklarını kaldıramıyorsanız; Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir’i hala görevden alamıyorsanız, teröre çanak tutuyorsunuz demektir. Adana Belediye Başkanı Aytaç Durak görevden alındı, Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir’den daha mı çok suçu vardı? Daha mı tehlikeliydi? PKK liler gibi ayrılıkçı mı? Kanlı katil mi? Satılmış mı? Neydi suçu? Ülkeyi kan gölüne çevirenleri seyredecek, onlara her ay tıkır tıkır maaş ödeyecek yerde, kaldır dokunulmazlıkları ve görün hesaplarını olsun bitsin!
            Hayır! Yapamazsınız! Dokunulmazlıkları kaldıramazsınız. Çünkü siz de dokunulmazlıkların arkasına sığınarak siyaset yapıyorsunuz, ülkeyi yakıyorsunuz. Avrupa Birliğine uşak, İMF’ ye esir, İsrail’e karşı da zavallı duruma düşürüyorsunuz!

            Acaba, seçimler öncesi Güneydoğu gezisi sırasında, bu Kürt ayrılıkçılara verilen sözler var da biz mi bilmiyoruz?

ŞEHİT’İN VASİYETİ

Şehit haberleri gelmeye devam ediyor. Gün geçmiyor ki birkaç güvenlik görevlisi (polis, asker, korucu) şehit edilmesin. PKK gemi azıya aldı her türlü rezilliği, barbarlığı yapıyor. HDP de çaresiz görünüyor. Dağdakilere, yani PKK canilerine sözünü geçiremiyor. Hükümete sözde ortak olmaları ve ülkeyi seçime götürmek için görev almaları da aldatıcı. İş olsun, torba dolsun diye bir görevlendirme.
            Ülkeyi seçime götürme amacı ile bile olsa HDP nin hükümete ortak olması bile PKK canilerini durdurmaya yetmedi… Saldırdıkça saldırıyorlar. Belli ki her geçen gün daha çok eylem yapacaklar. Bunların İmralı’yı da dinledikleri yok! Anlaşılan bu. Tek dinledikleri yer Irak dağlarında hüküm süren cani liderler; Karayılanlar, Bayıklar, Kalkanlar… Onların talimatı olmasa bu eylemleri kolay kolay yapamazlar…
            Çözüm süreci boyunca PKK lılar adeta sivilleştiler ve şehir içine inerek gerekli mevzileri tuttular. Silahlandılar, konumlarını sağlamlaştırdılar ve “Haydi” denildiği zaman da eyleme geçtiler…
            Hakkâri, Şirnak, Van, Urfa, Diyarbakır, Batman ve diğer yerleşim yerlerinde her gün olagelen terör olayları! Hastaya giden ekibe insafsızca saldırılması ve doktorun şehit  edilmesi. Onlarca aracın yakılması, işçilerin esir alınması, devriye gezen askerlere kurulan tuzaklar ve yakın mesafeden yapılan saldırılar; askerin nöbetçi kulübelerine ağır silahlara saldırı ve akan oluk gibi kan…
            Askerin yapacağı fazla bir şey yok! Sıkıyönetim ve olağanüstü hal ilan edilmemiş. Emir verecek makam valilik ya da kaymakamlık… İstihbarat zayıf, bilgi akışı olsa pek çok olay önlenir ama yok…
            Son bir ay içinde 70 ‘e yakın şehit… Elbette ki PKK lı militanlar üzerine de gidiliyor.  Hatta sınır ötesi harekette yapılıyor. Pek çok PKK canisi etkisiz hale getiriliyor ama beyin özürlü caniler yılmadan kan akıtmaya devam ediyorlar. Yazık… Hem kendilerine, hem de şehit ettikleri asker, polis, korucu ve sivil görevlilere yazık…
            Camileri silah deposu gibi kullanmak, okullara yığınak yapmak, iş makinelerini yakmak, yol keserek trafik kontrolü yapmak, araçları yakmak, karşı koyanı öldürmek olağan işlerden oldu… Hatta bazı belediyeler özerkliklerini ilan ettiler… Nasıl özerklikse…
            Acı haber bu sabah duyuldu, Mardin Dargeçit İlçesinde düzenlenen bir bombalı saldırıda dört polis şehit edildi. Yani ülke sathına ateş düştü. Dört ayrı şehirde, dört ayrı evde gözyaşı denizi oluştu… Analar babalar evlatsız, eşler kocasız, çocuklar babasız kaldı. Yürekleri yandı sevenlerinin…
            Polis Şehit’in cebinden vasiyeti çıktı. Sanal dünyada bu vasiyet dolaşıp duruyor. Polis memuru Adanalı Akif Hatunoğlu, cebinden çıkan vasiyetinde şöyle yazmış (Özet olarak): “Eğer bir gün yaban ellerde şehit düşersem hiçbir hükümet temsilcisi gelmesin cenazeme (Vali, milletvekili, bakan, başbakan, cumhurbaşkanı)… Nedenini sormayın… Çünkü onlar uyuduğu için bunca şehit verildi. …. Allah’tan dileğim aileme ve ülkeme yaşattıkları acının binlerce mislini yaşasınlar…. … Hiçbir surette kızımı devlete emanet etmiyorum…..  Çıkıp kürsüde konuşmasınlar ‘emaneti emanetimizdir’ diye…. Benim zerre kadar güvenip yok bu hükümete, devlete…”
            İşte böyle diyor şehit polis memuru Akif Hatunoğlu vasiyetinde… Şehit polis memuru, hükümetten, devletten ümidi kesmiş, şehâdet şerbetini içeceği anı bekliyor…
            Polis, hükümetine ve devletine güvenmiyorsa vay ülkemizin haline...

04.09.2015