30 Ağustos 2011 Salı

DEVAMI GELMELİ


Sarıyer, kendi saha ve seyircisi önünde Çorumspor’u 2-0 mağlup ederek altın kadar kıymetli üç puan aldı ve şimdilik puan cetvelinde orta sıralardaki yerini sağlamlaştırdı.
Bu maçla ilgili öncelikle şunu söylemek isterim: Maçın asıl galibi Sarıyer SEYİRCİ’sidir. O ne muhteşem görüntüydü! O ne muhteşem birliktelikti, o ne ahenkti ve o ne kadar büyük destekti. Maçın başından sonuna kadar susmayan ve ÇARŞI Grubuna “Ben de varım” diye haykıran çoşkulu seyircisi vardı. Sarıyer seyircisi bu maçta her türlü tebriği hak ettiler. Onları yürekten kutlarım. Bu desteklerini devam ettirmelerini dilerim.
Sarıyer üç puanı alırken çok zorlandı. Önemli olan kötü oynarken maç kazanabilmektir. Sarıyer bunu başardı ve kötü başladığı maçı kazanmak başarısını gösterdi.
Sarıyer hiç beklenmedik şekilde kendi saha ve seyircisi önünde kötü futbol sergiledi. Öncelikle takım tertibi yanlıştı. Zira İlker hoca’da diğer teknik elemanların hastalığına tutulmuş ve son üç haftadır değişik tertipleri sahaya sürüyor. Böyle olunca da takım futbol oynamakta zorlanıyor. Her hafta değişik tertiple oynamak başka, aynı tertiple oynamak başka. Birbirine alışan futbolcuların daha çok randıman verdiği, daha kombine oynadıkları unutulmamalı.
Sarıyer ne oynadı? Buna yanıt vermek de kolay değil! Ama kim ne derse desin ilk görünüş, 4-2-4 şeklinde sahaya dizildiği ve bu durumu maç sonuna kadar koruduğudur. Her ne kadar Aytürk ile Serkan’a forvete katılacağınız gibi, defans derinliklerine kayacaksınız, orta sahayı da kabalalık tutacaksanız denilmiş olsa da bu istem gereği şekilde yerine getirilemediğinden futbol olarak ortaya bir şey konulamamıştır. Ne zamsan oyuncu değişiklikleri yapılarak eski tertibe dönüldü o zaman futbol oynamaya başlayan Sarıyer maçında mutlak hakimi oldu.
Sarıyer’in en büyük sıkıntısı gol yollarında gereği kadar etkili olamamaktır. Bu handikapı Sercan ile kapatma yolu tercih edildi ise de bu tutmadı. İleri uçta ne olursa olsun bugün için en iyisi Mert’tir. Yanına kim oynar; Yusuf mu? Sercan mı? Bu düşünülmeli. Ama ille de orta sahaya bir çözüm bulunmalı. Sarıyer orta sahada kalabalık olduğu ve topa sahip olduğu zaman çok etkili olabiliyor. Bunu gözden kaçırmamak gerekir. Bir de Göksel’i, Mert’i ve Dündar’ı kullanabilmek çok önemlidir. Mert yanına duvar pası yapacak bir adam bulamıyor, duvar pası yapamıyor. O zaman onu derinlemesine toplarla buluşturmak gerekir. Bu da yapılamıyor. Göksel’i artık arkadaşları çözmelidir. Ona istediği topları atabilmelidir. Takımın en çok koşan, en çok boğuşan, en diri ve golde en yakın adamıdır. O halde ondan en iyi şekilde yararlanmanın yolları bulunmalıdır. Kaçırdığı penaltıdan sonra taraftarın Göksel’e verdiği desteğe şapka çıkarılır. Nitekim Göksel’de şapka çıkardı ve kaçırdığı penaltıya inat attığı jenerik golle taraftarına selam gönderdi. Tecrübeli kaptan Serkan’ın gol attığı anda bulunduğu noktaya dikkat edilirse, gölün güzelliği ortaya çıkar…
Bu kadar eleştiriden sonra şunu bilhassa belirtmeyi görev bilirim: Sarıyer kötü oynasa da artık sahada savaşıyor, maçı bırakmıyor, son dakikaya kadar maça asılıyor. Bütün bunları yapan takım da elbetteki puan alır, kazanır.
Sarıyer maçlarını YZÖ de oynuyor. Burada yani kendi saha ve seyircisi önünde kaybetmemeli, kazanmalıdır. Ancak bu şekilde Sarıyer kendini kabul ettirir ve gelecek sezon için bugünden ümitlenir.
Daha iyi yarınlar lacivert-beyazlıların olsun!

Yazan İbrahim BALCI



Hiç yorum yok: