13 Kasım 2012 Salı
GÜNBOYU SAR YER’DE DOLAŞMAK- 21 (Uskumruköy)
Yolumuz Uskumruköy, bu kez tartışma yok! Suat’in değil, benim istediğim olacak! Maçsa maça birlikte gittik. Cuma günü (19.10.2012) Sarıyer Belediye Spor Bayan Voleybol takımının Bahçeköy Orman Fakültesi kapalı spor salonunda İlbank Bayan voleybol takımı ile maçı vardı. İhmal edilmez zira kümesinde şampiyon olarak deplasmanlı I. Voleybol Ligine yükselen takımın ilk maçıydı, müthiş bir mücadele veren Sarıyer Belediye Bayan voleybolcuları maçı 3-1 kazanarak lige çok iyi bir başlangıç yaptı. Maçı Belediye Başkanı Şükrü Genç, başkan yardımcıları, meclis üyeleri, sponsor olarak destek veren Windows İst. yetkilileri, Sarıyer Spor Kulübü eski ve yeni yöneticileri ve taraftar topluluğu izledi. Büyük paralar verildiği iddiası ile günlerce yerel ve ulusal basını işgal eden Brezilyalı Ortiz müthiş oyunu ile maçı takımına kazandıran isimlerden ilki oldu. Takımın diğer elemanları da başarılı oldular. Tebrik eder sonra da kendi işimize bakarız. Ceren’e ise ayrı bir sayfa açarız. Zira 19 yaşında müthiş bir yetenek, ilerde neler yapmaz ki!
Efendim öğle saatlerine yakın yola çıkacak, yine her zaman yaptığımız gibi köy kahvesine gidecek, eşi dostu bulup konuşacak ve bilgi alacağız. Sonra da öğle namazını kılacak, ısmarlayan olursa öğle yemeğini yiyeceğiz. Ismarlayan olmaz ise kendi işimizi kendimiz göreceğiz. Yemek sonrası yine halkla temas ve bilgi alımına devam edeceğiz.
Uskumruköy, Sarıyer ilçesinin arazi olarak en büyük köyüdür, öncelikle bunu belirtmeliyiz. Köyün ismi nereden gelmektedir? Öyle ya efsanelerin dilden düşmediği dünyamızda köyle ilgili bir efsane olmalıdır. Yaptığımız araştırmalarda köyün isminin efsanelere dayandığını Sarıyer-Aşiyandan Kısırkaya’ya isimli kitabımızda yazmıştık. Oradan aktaralım bakalım neymiş:
Efsaneye göre bir ermiş kişi buradan geçerken atı kösteklemiş ve yere düşmüş, hemen yardıma koşanlar adamı yerden kaldırmışlar, kedisini ile çok ilgilenmişler. Ermiş kişi buranın adı ne diye sormuş “Kumru” demişler. Ermiş kişi “O halde buranın ismi Uskumruköy olsun” yani akıllı köy olsun demiş ve köyün ismi öyle kalmış! Diğer bir efsaneye göre köyün ismi “Us” tan ileri gelmektedir. “Us” akıl olduğuna göre akıllı insanların köyü anlamına gelen Uskumru Köy denilmiş. Bence ikisi de uyar, çünkü ikisi de aynı kapıya çıkar.
Uskumruköylü, Sarıyerli, Kefeliköylü ve Karagümrüklü olmakla övünen Em. Korg. Salih Acarel’in anlattıklarına göre “Sulan III. Murat döneminde köyde gezen ve gençlerle konuşan sadrazam, onları çok sağlıklı ve zeki görmüş, bu nedenle gençlerin bulunduğu köyün adı Kumru yani Uskumru Köy olsun” demiş… Hangi efsane aslına uygun bunu da okurlar karar versin diyoruz ve 1867 ye gidiyoruz. 1867 yılında bölgede çalışan Alman haritacılar köye “Skomberejoi” adını vermişlerse de denizle ilgili bu isim tutmamış...
Bu bilgileri verdikten sonra yola çıkabiliriz. Otobüsteyiz, konuşa dertleşe gidiyoruz. Zekeriyaköy sapağına geldiğimizde yolun kapalı olduğunu gördük. Devam… Uskumruköy sapağından dönüyoruz ver elini Zekeriyaköy villaları.. Villaların arasından gidiyor ve üst yoldan dönerek aynı sapağa geliyoruz, artık üç beş dakika sonra köye ulaşabiliriz. Uskumruköy’e varmadan Yaşar Elmas’ı arayıp yolda olduğumuzu, yarım saat sonra orada olacağımızı söyledim. “Muhtar Halil Beyle beraberiz, tesiste bekliyoruz, gelin” dedi. Bence sürpriz yaptı. Zira muhtarı köy kahvesinde görürüz diye düşünmüştüm. Demek ki her düşünce gerçekleşmiyor!
İneceğiz, butona bastım, araba durdu, indik. Köy ortasındayız, şöyle bir bakındık, gördük spor kompleksini, köy camiinin arkasında devasa bir tesis. Yürüdük, şöyle üç beş dakika tesise girecek yolu bulamadık, geri döndük bu kez ters taraftan ilerledik. Meğer ilk gittiğim yoldan devam etsek doğrudan kapıya ulaşacakmışız. Demek telaşımız yersizmiş! Devam ediyoruz girintili çıkıntılı dar patika yoldan. Dereyi geçiyoruz müthiş bir koku. Köy ve çevresindeki villaların lağımları dereye akıyor. Adeta facia bir koku, nefes kesiyor! Islahı gerek diyerek devam ettik yürümeye… Daldık arsanın içine, yokuş çıkmaya başladık, kaderde yokuş çıkmakta varmış! Böyle düşünürken Yaşar Elmas’ın sesi geldi. Sese yöneldik ve tesise ulaştık. Kapıda karşıladı bizi Yaşar Elmas ile Muhtar Halil Özkaya… Tesise girdik. Ooooh be tertemiz bir sosyal tesis. Yemyeşil bahçesini imrenerek geçtik. Dinlenme yeri ya da lokali/kafeterya çok derli toplu, duvarlarında Uskumruköy Spor Kulübünü kuranların ve sporcuların fotoğraflarını görüyoruz. Em. Korg. Salih Acarel’e ayrı sayfa açmışlar. Bir duvar ona tahsis edilmiş ve iki yakışıklı resmini koymuşlar. İyi de etmişler, hatırlayanı hatırlarlar.
Muhtar Halil Özkaya, Yaşar Elmas ve Suat Uysallar dört kişi bir masayı paylaştık. Kısa bir sohbetten sonra meramımı anlattım. Muhtar Halil Özkaya’nın hazır olduğunu gördüm. Yani kısaca ne soracaksam yanıtını duraksamadan verecek kadar bilgiç olduğunu tespit ettim. Çok da hoşuma gitti, demek ki zevkli bir söyleşi yapacağız. Bir saatte yakın tesiste kalıp söyleşi yapıp gerekli notları aldıktan sonra köye döndük. Muhtar Halil Bey muhtarlığı açtı içeri buyur etti bizi. Büyük bir muhtarlık binası! Anlatımına göre bu binayı yaptırmak suretiyle muhtarlığı kahve köşelerinden kurtarmış. Halil Bey’in yaptırdığı proje Özel İdare tarafından kabul edilince verilen para ile binayı bitirerek 2005 yılında bina hizmete açılmasını sağlamış. Çok da iyi etmiş! Demek ki o güne kadar akıl eden olmamış! İlçe içinde böyle bir muhtarlık binası olduğunu zannetmiyorum. Mübarek muhtarlık değil hükümet binası! Alt kat büyük çay bahçesi, kahvehanesi ve kütüphanesi ile harika! Üst katta muhtarlık odası, sekreterya ve 100 kişilik toplantı ve nikâh salonu. On gün önce son nikâhı kıymış! Allah mesut ve bahtiyar eylesin aynı yastığa baş koyanları. Binanın arkadan giriş katında Sarıyer Belediyesi İletişim Noktası var! Muhtarlık odasında yarım saatten fazla oturduk, sohbete devam ettik. Aldığımız bilgileri aktarmadan bildiklerimizi yazalım.
Uskumruköy’ün en önemli tarihi eseri Ovidius Kulesi’dir. Kule benzeri olmayan ilginç bir kuledir. Kesme taştan ve kare biçiminde yapılmıştır. Anlatılanlar dikkate alınırsa varılan sonuç kulede geceleri meşaleler yakılıyor ve boğazı geçmek isteyen gemilerin kayalara çarpmaması için yol gösterici oluyordu. Efsaneye göre, adı kaleye verilen Ovidius 50 yaşındayken, M.S. 8. yy. da İmparator Augustus tarafından Roma’dan kovuldu. Nedeni Ovidius’un açık saçık şiirler yazması ve toplumu rahatsız etmesiydi. Bu nedenle İmparator tarafından sürgün edildi. Ovidius gemi ile Tuna yakınlarındaki Tomi’ye giderken Uskumruköy Kulesini görmüş, kuleye de bu nedenle Ovidius Kulesi denilmiş. Biz okuduğumuzu, duyduğumuzu yazıyoruz. Yalan doğru her neyse günah biz de değil, yazanda, efsaneyi uyduranda
Köy içindeki caminin 17. yy. da yapıldığı sanılmaktadır. Camiin bazı kısımları onarımı sırasında tarihi özelliklerini kaybetmiştir. Camiin arka tarafından Bizanslılar zamanında kalma bir hamam vardı. Yok, oldu gitti, harabelerini görmek mümkün. Köyde kilise mevkii denilen bir yer var. Bu demektir ki köyün yerli halkı Rum’du. Ya da öyle kabul edilebilir.
Uskumruköy’de tarihi çeşmeler dikkat çeker. Bunlardan Osman Ağa çeşmesi (1781) yıkılıp gitmiş, Necip Ağa Çeşmesi (1909) harap halde. Bu çeşme “Beni onarın, bana yazık” diye adeta bağırıyor, suyunun olmaması da ayrıca üzüntü verici. Köy içindeki İmam Hasan Efendi Çeşmesi (1870) onarıldı ama tarihi özelliğini de kaybetti. Sadece kitabesi korunmuş, tarihini de oradan tespit ettik. Bir çeşmede Uskumruköy İlköğretim Okulu yanında var. Tarihi bir özelliği yok. Yeni çeşme, bol suyu vardı. Su akarının olduğu alanda villalar yapılınca su kayboldu, çeşme de kendi haline terk edildi. Yazık, okulun öğrencileri çok yararlanıyordu.
Uskumruköy alan olarak Sarıyer ilçesinin en büyük köyüdür demiştik. Muhtar Halil Bey doğruladı bizi. Muhtar’a göre “Belgrad Ormanı, Bahçeköy, Kilyos, Demirciköy ve Gümüşdere’den sınır alan Uskumruköy 1 milyon, 800 yüz bin metre karelik alanı ile İlçenin en büyük köyüdür. Denizle bağlantısı eskiden vardı, şimdi yoktur. Mevcut alan dava sonucu Gümüşdere’ye geçti.
Köyde kilise yeri mevkii olduğunu öğreniyoruz. Köylüler tarafından kilise kalıntılarının olduğu söylenegeliyorsa demektir ki Uskumruköy’de eskiden Rumlar ya da Ermeniler vardı. Zamanla karıştılar ve sonra da kaybolup gittiler. Uskumruköy bilhassa 93 harbi (Osmanlı-Rus Harbi) sırasında büyük göç aldı. Doğu Karadeniz ve Balkanlardan gelen göçlerle köy halkı oluştu.
Uskumruköy’de eski dönemlerde bahçecilik, odunculuk ve hayvancılık yapılıyordu. Artık odunculuk yapılmıyor, hayvancılık çok az yapılırken, bazı aileler bahçecilikte direniyor. Günümüzde köy halkı ticaret, taşımacılık (minibüs) yapıyor, villalarda güvenlikçi olarak çalışıyorlar.
Köyü köy yapan unutulmayacak isimler var, Bunlara ağa denir! Ağalığı da adamlıkları ile almışlar. Her biri kantara vurulsa yüz okkadan fazla gelir diyorlar. Muhtar-ı Evvel Ethem Ağa, Hasan Ağa, Behçet Ağa ve Kadir Ağa… Yıllar yılı ağa olarak ağırlıklarını hissettirdiler. Bir dedikleri iki olmadı. Köyde düzeni kuran adam oldular, düzensizlikleri ortadan kaldırdılar. İnsanın olduğu yerde ağalık da olur, olur ama şimdi yok. Muhtar Halil Bey’e sorduk “Köyde ağa var mı?” diye “Artık ağalık kayboldu. İşi iyi olan, parası olan ağadır” diyerek, ağalığın bu köyde de son bulduğunu belitti. Yaşar Elmas ise “Abi güçlü olanlar zaten ağadır, başka ağa aramaya ne gerek var, olsa kim dinler. Eski saygı nerde…” yanıtını verdi. Doğrudur diyoruz, günümüzde ağalık yok. İş sahibi olmak yeter de artar bile! Yine de ağa aramaya kalksak aklımıza gelen iki kişiyi unutmamak gerekir; Merhumlardan Muhtar Hayrettin ile kardeşi Kocaağa’yı (Hüseyin). Ağalık, Kırkpınar Ağalığı gibi satışa çıksa, bu ikiliye rakip çıkan olmazdı!
Uskumruköy hayli hareketli bir köy. Öteden beri hareketliliğini devam ettiriyor. Artık sabahın köründe, at arabalarının üstünde yola çıkmıyor bahçecilik yapanlar. Kışlık saman ihtiyacı için araba araba saman almıyorlar Sarıyer’den… At arabası yerini kamyonete terk etti.
Köyün şöhretleri bugüne kadar gelen değerleri de vardır. Milli Mücadelenin yeni başladığı bir dönemde Ankara’dan Atatürk’ün emri gelir: Rumelifener Mıntıkası Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kurulacak. Atatürk’ün tensibi ve emri doğrultusunda Uskumruköy eşrafından Gürcü Hüseyin Efendi bu Cemiyet’in idare heyeti üyesi olmuştur. Bu öyle hafife alınacak bir görev değildir. Zira görevi veren Mustafa Kemal Paşa’dır ve Haliç’ten dolaylı şekilde kaçırılan silah ve cephanelerin Anadolu’ya nakli bu kişilerin çalışmaları ile olmuştur. Bu heyette R. Fenerinden Yusuf Agâh Efendi ile Hacı Yakup Efendi, Kilyos’tan Kâhyaoğlu Mehmet Efendi, Demirciköy’den Mektepli Mehmet Efendi ve Zekeriyaköy’den Muhtar-ı Evvel Ethem Ağa (Yani bir önceki muhtar) da bulunuyordu. Her biri ulvi görev yaptılar ve göçüp gittiler. Allah gani gani rahmet eylesin, nur içinde yatsınlar.
Köyde iz bırakanları sayarken Em. Korg. Salih Acarel’i unutmaya imkân yok. Her ne kadar kızdığında “Ben Oralı değilim” dese de Uskumruköy’ün suyunu içmiş, toprağını koklamış ve sonra da apolet takmaya koşmuştur. Okulları başarı ile geçtikten sonra subay olarak orduya katılmıştır. 27 Mayıs İhtilâlini genç bir subay olarak yaşadıktan sonra, kurmay subay olarak başarı merdivenlerini koşar adım çıkmış ve korgeneral rütbesi ile askerliğe veda etmiştir. Aktiftir, sosyaldir ve içtendir. Kızgınlığı, dargınlığı anlıktır. Gönül komasını da gönül almasını da bilir. “Akide Şekeri Harekati” kitabı ile askerlik anılarını okurlara sundu. Sağlıklı ve neşeli! Kendisi için çok önemli olan “Kılıcı” muhtarlıkta sergileniyor. Uzun ömürler diliyoruz ve bir başka şahsa geçiyoruz. Aman unutmayalım Paşamızın ismi unutulmamak üzere köyü boyan boya geçen caddeye verilmiş. Salih Paşa Caddesinin bittiği noktada Salih Paşa Otobüs durağı var… Uskumruköylüler kadirbilir insanlardır, iyi düşünmüşler.
Köy alanı çok büyük ama o zamanlar nüfus olarak köy küçüktü. Köy küçük ama İlçesini yönetecek bir Belediye Başkanı çıkardı bünyesinden. Değişik partilerde siyaset yapan Kadir Ağanın torunu, Nalbur Hüseyin Beyin oğlu Sedat Özsoy Anavatan saflarında siyaset yaparken, önce Belediye Meclis üyesi sonra da Sarıyer Belediye Başkanı oldu. Doğruyol Partisi, Anavatan Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi gibi değişik partilerde görev aldı. Bir yerde sabit kalmadı. Bakalım bu dönem hangi cepheyi tutar. Bunu da zaman gösterecek. Sedat Özsoy seven ve sevilen bir insan! Gönül adamı, mütevazı! Madencilikle uğraşıyor. Köyde yaptırdığı malikânede ikamet ediyor. Hani bu evde de oturulur doğrusu! Sormadım bahçesinde havuzu var mı diye!
Yaşar Elmas’ı unutmayalım. Her ne kadar kendisine Rumelifener’i ele doladığımızda yer verdimse de burada da değinmem gerekiyor. Çünkü işi burada, anası da bu köylü! O halde tekrar yazılmaya hakkı var. Yaşar spor tesisini burada kurmuş, burada gençlere hizmet veriyor. Sarıyer, Beşiktaş, Rize gibi değişik kulüplerde futbol oynadı ve Ümit Milli takım formasını giyerek ülkesini uluslar arası alanda temsil etti. Aynı zamanda Sarıyer dâhil pek çok kulüpte teknik direktör olarak görev yaptı. Şimdi bildiklerini Uskumruköy’lü gençlere öğretiyor.
Celal Mete Rizeli! Belki de gezmek için geldiği Uskumruköy’ü beğenmiş olacak ki arsa alıp villa yaptı kendisine. Yaman bir armatör. İşini profesyonellere devretmiş olacak ki günlerinin çoğunu köyde geçiriyor. Kendini hayır işlerine vermiş. Ne yapıyorsa Allah Rızası için yapıyor ve köyde çok seviliyor! İki kez konuşmuşluğumuz oldu, bir kez de köyden Sarıyer’e götürdü bizi arabasıyla, o zaman teşekkür ettik, şimdi de iyiliklerinin devam etmesini diliyoruz.
Uskumruköy köy ama buna siteler köyü demek daha doğru. Zira köy sınırları içinde 55 adet site var. Örneğin; Arıköy, Ormanada, Vip Konutları, Güller Vadisi, Bizim Vadi, Yeşil Vadi, Yeşil Oba Konakları, Belkıs Evleri, Nurol Sitesi, Çamlık Evleri, Büket Evleri, Martı Sitesi, Aka Park Evleri, Şimşek Villaları, Biberoğlu Villaları, Panaroma, Bayır Evleri, Karşıyaka Evleri, Sunset Park Evleri ve diğer siteler…
Uskumruköy’e mezarlıklar köyü de denilebilir. Öyle ya köy sınırları içinde pek çok mezarlık var. Ağlamış Baba, Şehitlik, Kule Mezarlığı, Babaağaçlar Mezarlığı ve Büyük Kilyos Mezarlığı köy sınırları içinde. Kule ve Babaağaç mezarlıklarında gömü yapılmıyor. Büyük Kilyos Mezarlığı, adı üstünde çok büyük bir mezarlık. Ölçmedik ve sormadık ama belki de İstanbul’un en büyük mezarlığı, hatta Türkiye’nin de en büyük mezarlığı olabilir. Mübarek mezarlık değil, Birleşmiş Milletler topluluğu… Öyle ya Müslüman mahallesinde salyangoz satılıyor gibi bir şey! Bu mezarlıkta; Batiniler, Mecusiler, Yehova Şahitleri, Museviler’e de yer var. Kimsesizler de unutulmamış, onlara da yer ayrılmış! İyi edilmiş, kimsesizler zaten hayat boyu yalnız kalmışlar, bari cesetleri ortada kalmasın. Bu mezarlığı, bütün baskılara rağmen yapan, tamamlayan ve halka açan Nurettin Sözen’i alnından öpmek gerek! Zira burası da yapılmasaydı, ölüleri ayaküstü gömmek için yasa çıkarılabilirdi. Ama şunu da belirtmek gerekir: Mezarlıklar Müdürlüğü de mezarlıklara iyi bakıyor. Her şey profesyonelce… Eksiği yok mu var elbette: Bu mezarlıkta bir cami, bir cem evi, bir kilise ve bir sinagog yapılması gerekir. Maden bu kadar çeşitli din ve mezhep var, saydıklarımızın da olması gerekir. Çünkü büyük ihtiyaç! Muhtar Halil Bey bu işi takip ederse başarır! Aman unutmadan hatırlatalım Bu Ağlamış Baba ve Büyük Kilyos Mezarlığı, Uskumruköy sınırları içindedir ve ortada haksız tasarruf vardır. Bu iki mezarlığın yakasına Kilyos ismi yapışmış ve öyle söylenegelmiştir.
Uskumruköy’ü bir çırpıda geçemeyiz. Sağdan, soldan, tepeden de bakmalıyız ne var ne yok diye… Muhtarlıkta resimlere baktık ve köyde muhtarlık yapanları gözlemledik. Muhtar’ı Evvel Ethem Ağayı saymaya gerek yok… Muhtarlık salonunda isimlerini okuduklarımız: Kadir Özsoy, Hayrettin Öcalan, Mehmet Gündoğan, Ahmet Bican Engin, Mehmet Soydan ve Halil Özkaya… Halil Özkaya’ya bir parantez açmak gerek. Halil Bey memur olarak gelmiş, köye yerleşmiş ve emekli olduktan sonra muhtar olmuş. Halk kendisini o kadar benimsemiş ki bir daha bırakmamışlar ve üçüncü kez arka arkaya seçmişler. Bir daha seçilebilir misin? diye sorduğumda ben görevi bırakmadıktan sonra sorun yok diyerek köylü dostlarına ne kadar inandığını gösterdi. Aslında inancı verdiği hizmetlerin takdir edildiğini görmesinden kaynaklanıyor. Bunu takdir ettiği içindir ki, soruma bıyık altı gülerek cevap veriyordu. Ben de aynı kanıyı taşıyorum. Zira köyü ilgilendiren her konuyu ince eleyip sık dokuyarak çözüyor, başaramadıklarını ama haklı olduklarına inandıklarını yasal yollardan hallederek takdir alıyor. Bir bravo da biz diyoruz. Duymuştuk, sorduk! Sıkılarak anıt verdi. Muhtar’ın oğlu Yusuf Özkaya çok iyi eğitim almış ve istekli olan kişi ve kurumlara liderlik eğitimi veriyor. Her köyün ve semtin böyle yetişkin gençlere ihtiyacı var… Sarıyer’de eğitim verse de katılabilsek! Liderlik tarafımız ve iddiamız yok ama en azından bilgi sahibi olabiliriz ya! O yeter.
Biraz da kısa notlarla devam edelim. Zira dönüş vaktimiz yaklaşıyor. Köyde bir sağlık ocağı var. Yardımseverlerden Celal Mete babası adına yaptırmış. İki doktoru (Biri uzman), iki hemşiresi var. Alâ! Hastanelerde uzman doktor bulunamazken, köyün sağlık ocağında bulunması harika!
Köy sınırları içinde büyük marketler var: Sarıyer Market, CaurfourSA, BİM ve ŞOK (2 adet). Ayrıca köy içinde 4 nalbur, 2 berber, 2 bakkal, bir eczane, 2 manav, 2 lokanta, biri köfteci olmak üzere birkaç tane seyyar satıcı var. Fazlası da olabilir, çoğu göz çıkarmaz!
Uskumruköy’de Spor Kulübü da var. Em. Korg. Salih Acarel’in Fahri Başkan ve kurucu olduğu kulübün kurucuları: Muhtar Halil Özkaya (Bşk), Sedat Özsoy, Celal Mete, Yaşar Gürgensuyu, Yaşar Elmas ve Salih Er. Kulübün kuruluşu 2000 de resmileştirilmiş, 2010/2011 sezonunda lig maçlarına katılmıştır. Kulüp tarafından pek çok gence futbol eğitimi veriliyor. Köy sınırları içinde ayrıca Fule Binicilik Spor Kulübü var. Burada yarış atları eğitiliyor ve binicilik öğretiliyor. Ayrıca İşadamı Cengiz Bayır’ın da yarış atları ve atları için eğitim ve antrenman alanı var. Köy gençlerinde futbol tutkusu fazla! Sarıyer’in kendi alanındaki maçlarına köyden hayli giden oluyor.
Köy sınırları içinde pek çok piknik yeri, çay bahçesi ve kır lokantası var: Salim Baba, Atış, Bolu, Salih 1, Huzur, Doğ, Bolu 2, Yeşilova, Salih 2 ve Munzur gibi…
Uskumruköy deyip geçmeyelim. Evliya Çelebi’nin uğradığı ve “Çayırları cennetten bir köşeyi andırır” dediği bir köydür burası. Köyde üç adet değirmen vardı. Köy içinde mazotla çalışan un değirmeni, Kilyos Deresi üzerinde su değirmeni ve Ağlamış Baba tepesinde de yel değirmeni vardı. Her biri tarihe karıştı. Üç ayrı değirmen üç ayrı medeniyetin köyde iz bıraktığını anlatır aslında! Pek iddialı değilizdir ama anladığımız bu!
Köyde eğitim kurumu olarak; Uskumruköy İlköğretim Okulu, Arıköy Sitesi içinde Anafartalar İlköğretim Okulu, yine köy içinde hayırseverlerden Ali Alkanat tarafından yaptırılan ve 2003/2004 yılında eğitim-öğretim yılında hizmete açılan Uskumru Köy Ali Alkanat Anadolu Lisesi var. Ayrıca Muhtar Halil Özkaya’nın modern bir ilköğretim yaptırabilmek için yoğun çabası ve projeleri arasında bir de cami yapılması var..
Köy bir de şehit verdi: Tevfik İnan! Vatanın bölünmez bütünlüğünü korumak için girdiği çatışmada şehit edildi. Muhtar ve köylüler unutulmaması için adını bir sokağa verdiler. Sokağın adı: “Şehit Tevfik İnan Sokağı”. Kimin aklına gelmişse bu olumlu icraat Allah ondan razı olsun.
Siteler köyü olan Uskumruköy büyüdükçe büyüyor. Sitelerde ikamet edenler arasında her meslekten insan var. Öğretim üyesi, eski asker, idareci, maliyeci, doktor, tüccar, işadamı, inşaatçı, eczacı, armatör, film ve ses sanatkârı ve saire… Yani köy isterse bir hükümet kurabilir!!!
Köy halkından Sarıyer ve Sarıyer dışına da hayli göç olmuş zamanında! Bir kısmı yerini yurdunu satıp gitmiş, bir kısmı iş ve aş peşine düşerek gitmiş! Bu gidişlere rağmen nüfus azalması olmamış, aksine çoğalmış. 1997 de nüfus resmi kayıtlarda 1.412 iken şimdi 5 binin üzerinde. Bu sayı yazın gelenlerle birlikte 8-10 bin arasında değişiyor.
Köyde 2 cadde ve 22 sokak bulunuyor. Ayrıca 55 sitenin içinde de sayısız cadde ve sokak var.
İşimiz bitti gideceğiz. Bırakır mı Muhtar Halil Bey. Bırakmaz, o bıraksa Yaşar Elmas bırakmaz. Sulu yemek ya da köfte piyaz! Köfte piyazı tercih ettik, ısmarladılar. Muhtarlığın arkasındaki seyyar köfteciye postu serdik. Hava rüzgârlı ve soğuk… Hem sohbet ettik ve hem de yemeklerimizi yedik. Eyvallah derken, muhtar mani oldu ve “Kahve içeceğiz” diyerek muhtarlık binasının kütüphanesine götürdü bizi. Ohhh be orta kahvelerimizi de bir güzel içtik. Teşekkür ettik ve “Durağa gitmeliyiz” dediğimizde, muhtar “Sizin arabanız yok ben götüreceğim sizi” deyince inanın, çaktırmadık ama dünyalar bizim oldu! Yahu yemeği ye, kahveyi iç haydi eyvallah derken özel araba imdadına yetişsin. Var mı böyle bir şans! Varmış demek. Bir iki fotoğraf çektikten sonra yola revan olduk. Konuşa konuşa Sarıyer’e kadar getirdi bize Muhtar Halil Özkaya. Tekrar görüşmek üzere vedalaştık!
Suat bir konuş be! Üç saattir Uskumruköy’deyiz, laflayıp duruyoruz, bir kez olsun tek söz etmedi. Bana bok atacak, bana saracak yerde, benim aklıma gelmeyenleri sorsana! Ne gezer, dinlesin; suyunu, çayını içsin, yemeği yesin sonra da dalgasını geçsin iyi be!
Kalabalık arasında ilerliyoruz. Şehit Mithat Caddesinde Şener Peynircilik önünde Hasan’a rastladım. Selamlaştık.” Yahu işe bak be! Uskumruköy’de idik, senden bahsettik karşımıza çıktın” dedim. Sarıldı boynuma Kocağa’nın oğlu Hasan Gürgensuyu. Can delikanlıdır, seven, sevilen bir kişidir. Epey zamandır görmemiştim. Hal hatır sordu, lafladık birkaç dakika sonra herkes yoluna…
İşte böyle! Bir büyük günü daha geride bıraktık. İyi ki gitmişiz. Anıları tazeledik, köyün ne denli büyüdüğünü, mükemmel spor tesislerini yerine gördük ve bir köyü sayfalara döktük… İyi de oldu. Gelecek hafta yolumuz öyle zannediyorum ki Zekeriyaköy olacak! Hele o güne kadar bekleyelim de bakalım gün neler gösterir diyoruz.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder