11 Aralık 2008 Perşembe

SARIYER SPOR KULÜBÜ İLE PANEL

Dernek Başkanı Abdullah Haşhaş’ın açış konuşmasını takiben söz bana verildi. Panel giriş konuşmasını ben yaptım ve sözü Sayın Fikret Canlı’ya bıraktım.

Sarıyer Spor Kulübü Taraftarları ve Sarıyer’de Spor Kültürünü Yaygınlaştırma Derneği’ mizin tertiplediği bu sohbet toplantısına konuşmacı olarak davet edildiğim için mutluyum. 10.11.1990 tarihini unutmayacağım, zaten unutulmasına imkan yok. Zira büyük Ata’mızı bugün kaybettik. Birkaç saat önce saygı duruşunda bulunduk ve bur aya geldik. Ayrıca bugün, derneğimizin tertiplediği “SARIYER SPOR KULÜBÜ PANELİ” Sarıyer’de bir ilk olduğu için ve konuşmacılardan biri de ben olduğum için bugünü unutmayacağım. İlk konuşmayı Sayın Fikret Canlı yapacak, lütfen dinleyelim.

Sayın Fikret Canlı’nın konuşmasından sonra bana söz verilmesi, tabii ki manidar, yahut ben öyle addediyorum. Çünkü, Sarıyer Spor Kulübü ile ilgili bilgi birikimi Sayın Canlı’dan başka yeteri kadar çok az kişide vardır. Benim tercih edilmem, konu ile ilgili araştırma yapmam ve bir kitap yayımlamış olmamdan kaynaklandığına biliyorum, bu konu da memnuniyetimi ifade ediyorum.

Sayın Canlı, kulübün kuruluşundan bugüne kadar ki geçmişini kısaca özetledikten sonra “Çok noksanımız oldu. Çünkü kulübü yaşatmakla kaldık. Dönemimizde tesis sorununa eğilemedik. Çaba sarf ettikse de başarılı olamadık. 1969 yılı ve sonraki yıllarda gelen yönetim kuruluları çok başarılı hizmetler vererek tesis konusunda kulübümüzü imrenilen bir kulüp haline getirdiler. Ben kulübümün amatör ligden profesyonel lige çıktığını, bu ligleri başarı ile geçerek I. Türkiye Ligine yükseldiğini, bu ligde büyük başarılara imza attığın gördüm. Bu bana yeter. Benim için önemli olan Sarıyer Spor Kulübü bayrağının kulüp tesislerinin önünde dalgalanmasını görmektir. En alt kümeye bile düşsek, o bayrak direkte kaldığı ve dalgalandığı sürece ben mutlu olacağım” diyerek konuşmasını tamamladı.

Sayın Fikret Canlı’dan sonra ben söz aldım.

Kardeşlerim, tertiplediğiniz panele konuşmacı olarak beni de davet ettiğiniz için mutluyum. Derneğin yöneticilerine ve dinleyicilere teşekkür ederim. Bu tür toplantıların devam etmesini de ayrıca dilerim. Tabii ki Fikret Bey ile aynı panelde konuşmacı olmaktan da kıvanç duyduğumu belirtmeliyim.

Arkadaşlar, kulübümüzü kuranlardan hayatta kaç kişi kaldı. Yine ilk futbol takımında oynayan veya ilk yıllarda yönetim kurulunda görev alanlarda hayatta kaç kişi var? Parmakla sayılacak kadar az. Bu demektir ki dün çok genç olan kulübümüz yaşlanmaktadır. Kurucularını ilk takımda oynayanları kaybetmektedir. O halde ne yapmalıyız? Diye bir suali kendimize sorarsak, yanıtı kendiliğinden gelir. Kulüple ilgili anıları toplamalı, kulüpte sorumluluk almış olanları bu tür toplantılarda konuşturarak kulüp için bir arşiv oluşturulmalıdır.

Kulübümüzü kuranların ellerindeki bayrak bugün başka ellerde taşınmakta, direklerde dalgalanmaktadır. Bu az bir değişim değildir. Yani kulübümüz harika bir şekilde yaşatılmıştır. Yaşatılmaya devam edilmektedir.

Arkadaşlar, ben biraz gerilere giderek bugüne geleceğim. Kulübümüzün 1920 li yıllarda aynı isimle ama çok az değişikliklerle var olduğunu tespit etmiştik. Örneğin Sarıyer Gençler Cemiyeti, Sarıyer Gençlik Mahfeli gibi. Sonuç da Sarıyer Gençlik Kulübü’nde karar kılınmıştı. Kulübümüz gençlik kulübü olarak kuruldu, ancak ağırlığı futbola verdi. Zaman zaman futbol dışında hentbol, voleybol ve basketbol ile ilgilenildi ise de esas ağırlık her zaman futbolda oldu. Kulübün kuruluş yıllarında iki kez I. Lige yükselme şansını final maçlarında kaybetti. Böyle bir şans bir daha uzun yıllar elde edilemedi. Profesyonelliğin 1952 da kabulü üzerine, 1956 da Profesyonel İstanbul Mahalli Ligi kurulması kararına ilk uyan Sarıyer oldu ve kulübümüzün kurucularından Kemal Yarar’ın beyin yatırdığı on bin liralık teminat ile profesyonel oldu. Hala bu teminatla kulübümüz profesyonelliği devam ettirmektedir.

Kardeşlerim profesyonelliğin kabulü ile yine güçlü kadrolar kurdu Sarıyer. Üç sezon arka
arkada (1956/57, 1957/58, 1958/59) şampiyonluk mücadelesi verdi, fakat bir türlü mutlu sona ulaşamadı. Hem de kurulan efsane kadrolarla. Bu kadrolarda kimler vardı: Baba Kenan, Ayhan Erman, Münhacettin Barut, Kaplan Öğretmen, İbrahim Pırnal, İbrahim Demirtaş, Mehmet Bayraktar (Deli), Rıza Küçükerol, Gürbüz Patır, Zülfikar Çotuk, Yüksel K. Sayan, Kıbrıslı Hüseyin, Çetin Ünal, Yılmaz Gökdel, Şevket Çelikkol, Baba Dursun, Turan Oguş, Kaleci Yücel, Şevket, Küçük Doğan ve diğerleri…

Üç sezon arka arkaya istenen elde edilemeyince efsane Başkan Selahattin Yarar ve arkadaşları görevi bıraktılar. Eski yönetimden sadece Fikret Canlı, Celal Demir, Numan Uzun ve Sami Canel geride kaldı, görev aldılar. Yıl yıl değişen yönetimde çok kişi görev aldı. Ancak ana isimler değişmedi. Bu nedenle de başarı yakalandı. İlk yıl, Selahattin Yarar’ın görevi bırakması ile herkes şokta idi. Uzun süre yönetim tedirgin oldu. Bu nedenle 1959/60 sezonunda etkili olamadı. Sonraki sezonlarda bilinçli hareketle başarı yakalandı. 1960/61 de üçüncü, 1961/62 de ikinci ve nihayet 1962/63 de İstanbul Profesyonel Mahalli I. Lig şampiyonu olmayı başardı. Fakat I. Kümeye yükselme kısmet olmadı, zira Orhan Şeref Apak Federasyonu II. Türkiye Ligini kurunca bu lige alındık. II. Türkiye Liginde yıllarca oynadık. Başarısız olup III. Türkiye Ligine düştük, başarılı olup tekrar II. Lige yükseldik. 1981/82 sezonu sonunda ise kırk iki yıllık özleme son verildi, artık I. Ligin takımı olmuştuk.

Arkadaşlar, bugüne kadar başarıları da başarısızlığı da birlikte yaşadık. Arzumuz başarıların devamıdır. Şimdi seçtiğim ve önemli gördüğüm bazı konular üzerinde durmak istiyorum.

Kardeşlerim, başarının temelinde üç ana unsur yatar: Yönetim, Para, Sporcu. Bu üç unsur kendi içlerinde çok daha fazla kollara ayırabiliriz.

Yönetimde devamlılık, kararlılık ve uyumlu olmak çok önemlidir. Yönetim kurulunu belirlenen günde toplanabilmeli, bilerek, duyarlı olarak, ileriye dönük kararlar alabilmelidir.

Yönetim kurulu gelir getirici önlemler almalı, israftan kaçınmalıdır. Ayrıca transfer çalışmalarında iki ölçüyü esas almalıdır. Birincisi keseye göre deneyimli futbolcu transferi, ikincisi istikbal vadeden futbolcu transfer etmesidir. Bir üçüncü husus da kadroyu tümden değiştirme yoluna gitmemelidir, yani kadroyu bütünüyle bozmamalıdır. Bırakacağı futbolcuları elden çıkarırken heyecanı kaybolmuş, doyuma ulaşmış, beklemeye alışmış futbolculardan başlanmalıdır.

Bizim kulüp bu çalışmayı fevkalade başarı ile yapan bir kulüptür. Eskiden Celal Demir, Selahattin Yarar, sonraları Kenan Dereli, Ayhan Erman, Sami Canel veya diğer kulüp sempatizanları, izledikleri genç, yetenekli ve keseye uygun futbolcuları kulübe transfer ettirerek güçlü kadroların oluşmasına yardımcı olurlardı.

Yönetim kurulu seyirci ile iyi iletişim kurmalı, fakat onlara teslim olmamalıdır. Taraftarların futbolculara bakış açılarının iyi oluşmasına çalışılmalı, fakat içli dişli olmamalarına da gayret edilmelidir. Futbolcu taraftarla işli dişli olursa felaket olur. Zira; kötü bir maçtan sonra taraftar futbolcuya karşı tavır koyabilir. Buna muhatap olan futbolcu moral olarak yıkılabilir. Olan da kulübü olur. Bu benim sizlere ikazım değil, yılların deneyiminden gelen görüşlerimdir. Taraftarların, maçların dışında ilgi göstermesi gereken şey kulübe üye olmaları ve her yıl muntazam olarak aidatını ödemeleri genel kurullara katılarak sorumluluk almalarıdır.

Yönetim kurulu diğer çalışma alanları dışa dönük politika izlemeleri ve sosyal bir yaşam benimsemeleri gerekir. Tabii ezeli rekabetten gelen kin, kıskançlık ve çekememezlik terk edilerek en iyi dost, ezeli rakiptir anlayışını benimsemelidir.

Sarıyer ve Sarıyer gibi kulüplerin sorunlarından en büyüğü seyircidir. Yeteri seyirciye sahip olamadıktan sonra başarılar geçici olur. Sarıyer kendi alanında beş binden az seyirciye oynarsa başarılı sayılamaz. Seyirci sayısını arttırmak gerekir. Bu stadımız yetmemelidir. Bu sayıdan aşağıya düşmesi halinde kulüp kan kaybediyor demektir. Aslında İnönü Stadında, Fenerbahçe ve Ali Sami Yen’de oynadığımız maçlarda daha çok seyirci buluyorduk. Nedeni, İstanbul’un her semtine yakın olmaları ve ulaşım kolaylığıdır. Sarıyer öylemi? Sarıyer dışından seyircinin gelip geri dönmesi azap verici oluyor. Bir takımın sürekli çok iyi oynaması da beklenemez. İyi oynadığı sıralar çok seyirci bulurken, kötü oynadığında büyük seyirci kaybına uğraması mukadderdir. Biraz olsun bunu yaşıyoruz. Tabii ki üç büyük kulüp seyircisinin Sarıyer’imizde de çok sayıda olduğu gerçeği inkar edilemez. Bu d ahi seyirci kaybıdır Sarıyer için.

Kulübümüzde futbol dışındaki amatör dallara da eğilmek, yatırım yapmak gerekir. Voleybol, basketbol, hentbol ve atletizm gibi dallara iyi yatırım yapılabilse, bu dalda yarışan sporcular, sporcu yakınları, hatta arkadaşlarının da Sarıyer Spor Kulübünü benimsemeleri ve maçlarına gelmeleri mümkün olur. Bir dönem bunun semeresini gördük.

Sarıyer’in il takımı değil, semt takımı olduğunu unutmayalım. Aslında ilçe takımı bile olamadı. Zira, kurulduğundan bu yana yıldızı barışmadı ilçenin diğer semt takımlarından. Onlar da bir türlü benimsemediler Sarıyer’i. Bütün bunlara karşın Sarıyer bir mucizeyi gerçekleştirdi. Bir semt kulübü, hadi ilçe kulübü diyelim profesyonel ligleri aşar ak I. Türkiye Ligine yükseldi, ligin en üst sıralarında yer aldı¸ milli takımlara sayısız futbolcu verdi.

Profesyonel liglerde bir ilçe takımının bu kadar büyük başarı kazandığı görülmemiştir. Bu bir mucizedir ve bu mucizeyi yaratan bizim kulübümüzdür.

Arkadaşlar kulübümüze başarılar diliyor, size de sabırla bizi dinlediğiniz için teşekkür e diyorum.

Hiç yorum yok: