Eskişehir’i gezeceğiz. Bir ay önce başladı budüşüncemiz,
geliştikçe gelişti ve 25 kişilik bir liste oluştu.Kayıtlar tamamlanınca Sarıyer
Belediye Başkanlığından bir vasıtaricasında bulunduk. Vasıtayı verdiler.
20.09.2016 Salı günü sabah05.30 Sarıyer Merkez Camii önünden hareket. Ama altı
kişi fire verdik.Altı kişi çeşitli nedenlerle gelemeyince 19 kişi ile yolaçıktık.
Maşallah en gencimiz altmış yaşın üzerinde. En yaşlısıda
ben, taşım tam tamamına 82 yıl, 4 ay ve 14 gün… Yani orta yaşısollayalı hayli
olmuş, yaşlı sınıfının tam göbeğindeyim. İsteğim tabiiki yüzü devirmek ama…
Arabada ilk sayım yapıldı. Önce Ömer Sezgün akabindeİzzet
Atkoşturanlar sayım yaptı. Eksik yok, tamam. Kimler yok ki:İbrahim Balcı, Selim
Bayraktar, Kamil Altınel, Ömer Sezgün, MustafaBostan, İzzet Atkoşturanlar, Suat
Uysallar, Ercan Akaslan, TayfunGirit, Mustafa Erbaş, Abdül Gül, Cemal Morgül,
Fuat Denizli, AydınOdabaşı, Dinçer Demir, Tevfik Demircioğlu, Cihat Aşantuğrul,Elektrikçi
Hüsamettin ve Ahmet Derviş Çetin… Hemen hatırlatmalıyım Suat bu kez sattı beni.
Cihatla beraber…
Bir gün önceden rehberimizi ayarladık. Eskişehir Öğretmen
evine telefon ederek Merve Hanımdan yardım istedik. Bizi yönlendirdi ve
rehberimiz Can Bey’i Anadolu Üniversitesi önünden aldık. Kısa bir tanışma ve
kendisini tanıtmadan sonra gezimiz başladı.
Hava kapalı, puslu, zaman zaman yağmur yağıyor. Öyle ahım
şahım sıcak yok, hatta zaman zaman neden kazak almadık diye söylenenler var.
Ben yine de genel bilgi vermek isterim Eskişehir hakkında:
Türkiye’nin en kalabalık 25’ci şehridir. 826.716 nüfusu var
(2015 verileri. Şehri Porsuk Çayı ortadan böler. Bir yanı Odunpazarı ilçesi diğer
tarafı Yenişehir (yanlış varsa düzeltilsin). Şehirde iki üniversite var.
Anadolu Üniversitesi ve Orhangazi Üniversitesi,İkisinin öğrenci sayısı 60 binin
üzerinde olduğu için şehre Üniversiteliler şehri de deniliyor. Rakım 788 metre,
yüzölçümü ise 13.925 km2 karedir. Şehrin antik çağlardaki adı Donylaion’du. Bu kentin
harabeleri mevcut!
Eskişehir’de hayli medeniyet iz bıraktı. Hititler, Frigler,
Lidyalılar, Persler, Makedonlar, Romalılar ve Bizanslar, sonraları da
Selçuklular ve Osmanlılar. Her birinin ayrı izler var.
Eskişehir Anadolu’nun önemli merkezlerinden biri! Hem sanayi,
hem ticareti ve hem de tarımı ile tanınan bir şehir. Eskişehir milli
mücadelenin tam ortasında bulundu. Önce İngilizlerin işgaline, sonra da
Yunanlıların işgaline uğradı. Ama Kuvayı Milliye bunları söküp attı
Eskişehir’den. Milli Mücadelenin beş önemli savaşından üçü Eskişehir’de
yaşandı. Bu savaşlar hakkında kısa bilgiler vermek isterim:
I.İnönü Savaşı 6 – s11 Ocak 1921 günleri arasında oldu. Bu
İlk zafer sayılır. Türk ordusu: 6.000 asker, 50 makineli tüfek, 28 top ve 300
süvariden meydana geliyordu. Yunan ordusu; 18.000 asker, 150 makineli tüfek, 50
top ve 200 süvari meydana geliyordu. Türk ordusu taarruz eden Yunanlıları
durdurmak suretiyle ilk zaferi kazandı. Savaş sonunda Türkiye: 95 şehit, 183
yaralı ve 211 esir verdi. Toplam kaybı 489 kişi oldu. Yunanlılar 51 ölü, 130
yaralı toplam 181 kayıp (Ancak Yunan Komutanı General Trokopis’e göre kayıpları
2.000 kişi).
II. İnönü Savaşı ise Tam bir zafer. Türk kuvveti 40.000
asker, 235 makineli tüfek, 55 hafif makineli tüfek ve 104 top. Yunanistan ise
30.000 asker, 720 makineli tüfek, 3134 hafif makineli tüfek, 220 top… İki
ordunun savaşı sonunda zafer Türk ordusunun oluyor. Türkiye; 44 subay, 637 er şehit
verdi. 102 subay, 1.720 er yaralandı. 10 subay, 1359 er kayıp ve esir, 3 idam.
Toplam kayıp 3.875 kişi. Yunanlıların ise; 53 subay ölü, 669 er ölü, 149 subay
yaralı, 2874 er yaralı, 9 subay kayıp 384 er kayıp ve esir. Toplam kayıpları 4.138.
Eskişehir-Kütahya Savaşı aslında kaybedilen bir savaştır.
Savaşı takiben yeniden yapılanmaya gidilmiş ve büyük taarruzla gereken
yapılmıştır. Eskişehir-Kütahya Savaşında Türkiye: 55.000 asker, 711 ağır ve
hafif makineli tüfek, 160 top; Yunanistan; 106.000 asker, 908 ağır ve hafif
makineli tüfek, 318 topla savaş girdiler. Türkiye; 1643 şehit, 4981 yaralı, 374
esir, 6998 kayıp verdi; ayrıca 18 top, 47 ağır, 34 hafif makineli tüfek
kaybedildi. En kötüsü de 30,809 kişi cepheden firar ederek kaçtı. Yunanistan
1491 ölü, 6472 yaralı ve 110 kayıp olmak üzere toplam 8073 kayıpları oldu.
İşte bu savaş sonunda o meşhur karar alınarak İstiklal Mahkemeleri
tüm hızı ile çalışmaya başladı. Bir Ordunun 30 binden fazla askeri cepheden
kaçarsa, savaşı kazanması imkânı var mı?
Eskişehir-Kütahya Savaşı sonrasında uzun bir süre içinde
ordu toparlandı ve Büyük taarruz sonunda Yunanlılar Anadolu’dan atıldılar.
Eskişehir’den bahsederken bazı bilgiler vermek gerekir.
Eskişehir ilkler şehridir. Örneğin; Osmanlı da İlk vergi alınması, Osmanlı
döneminde ilk hutbenin okunması, İlk Temyiz mahkemesinin kurulması, İlk modern
haritanın yapılması, ilk köy enstitüsünün açılması, ilk yerli otomobilin
yapılması (Devrim), ilk Türk lokomatifinin yapılması, ilk akülü yük aracının
yapılması, ilk cadde süpürge aracının yapılması, ilk helikopter yedek
parçalarının üretimi gibi yenilikler hep Eskişehir’de yapıldı.
Bunları belirttikten sonra gezimize gelebiliriz. İlk durağımız
Cer Atölyesi oldu. Burada rehberimiz geniş bilgi vererek bizleri bilgilendirdi
ve Devrim otomobilini gösterdi. Otomobil yapılmış ama çalıştırıldığında içinde
yeteri benzin olmadığı için yürütülememiş (Bu konuda hayli söylentiler var.
Filmi de yapıldı herkes az çok fikir sahibidir). Her neyse Otomobili resimledik
ve karar verdik, o günün şartlarına göre modeli de hayli ilgi çekici. Otomobil
yüzde doksan Türk yapımı!
Odunpazarı hayli ilginç bir yer. Nüfusu 2015 verilerine göre
383. 523 kişi. Eskişehir’in en eski yerleşim bölgesi. Biraz yüksekçe bir yerde
ve her tarafı tarihi ev, köşk ve yapılarla kaplı! Eskiden Eskişehir’in zenginleri
burada ikamet edermiş, sonraları buraları terk edilmiş ve fakirlerin yeri olmuş
ama zamanla burası önemini kaybetmiş, o canım tarihi evler harap hale gelmiş.
Ne var ki Yılmaz Büyükerşen Belediye Başkanı olduktan sonra önemli bir yerleşim
bölgesi haline getirdi Odunpazarı’nı. Neden Odunpazarı diye sorduk cevap
ilginç; eskiden köylü burada pazar kurup kışlık odun sattıklarından bu ismi
almış! Odun pazarından 2000 ‘nin üzerinde tarihi eser ev var. Bu tarihi evlerden
300’ü yenilenerek topluma kazandırılmış. Bir kısmı işyeri, bir kısmı resmi
daire olarak kullanılıyor. Otel, pansiyon, restaurant olarak kullanılan hayli fazla.
Odun pazarındaki muhteşem köşkte Kent Belleği Müzesi ve Cam Müzesi görmeye
değer. Yine burada mükemmel bir tarihi eser olan Odunpazarı evinde Balmumu Heykel
Müzesi var. Eskişehir B. Ş. Belediyesi hizmet veriyor. Eserlerin tamamı Prof.
Dr. Yılmaz Büyükerşen’e ait. Kendisine yardımcı olanlar eşi ve kızı. Elbette ki
ekibinden başka elemanlar da var. Eserlerin tamamı harika, fevkalade güzel, o
kadar çekici ki insan ister istemez eserin önünden ayrılamıyor. Yüzlerce eser
var. Hepsi birbirinden güzel! Hepsi harika! Milli Mücadelenin önderleri, tarihi
kişiler, önemli kişiler, yazarlar, çizerler, tarihçiler, sanatçılar ve aklınıza
ne gelirse herkes var. Yalnız ilahiyatçı hiç kimseyi gözüm görmedi. Örneğin
Yaşar Nuri Öztürk olabilirdi, Rıfat Börekçi olabilirdi. Hamdi Aksekili olabilirdi…
Yaşar Nuri yeni ayrıldı aramızdan belki yapılacak bilemeyiz. Ama Mehmet
Barlas’ın iki üç mumyası olan yerde bir din büyüğünün mum heykelinin olmaması
tuhaf geldi bana.
Rehberimiz Sazova Parkı dedi ve yola düştük… Parkın kapısını
görünce anladık ki burada her şey güzeldir. Park 400.000 m2 lik bir alan
üzerinde kurulmuş. Yanı 60 futbol sahası büyüklüğünde bir alan. İçinde neler
yok ki. Restaurantlar, kafeteryalar. Miniden büyük muhteşem bir tren istasyonu,
masal evi, suni göl, gölde ada, ördekler ve birebir ölçülere sahip bir korsan
gemisi, hem de tam donanımlı. Ayrıca Uzay evi ve Bilim Deney Merkezi (Bu iki
yeri gezemedik zira iki ay önce randövü almak gerekiyormuş) Antik tiyatro…
Masal evi içinde önemli tarihi eserlerin mini örnekleri! Akvaryumu maalesef
gezemedik. Zira mırın kırın eden oldu. Oysa 2000 canlının bulunduğu akvaryumu gezmemek,
görmemek biraz ters geldi bana ama söylenecek fazla bir şey yok…
Eskişehir’e gelmişken Uğur mumcu Parkına uğramamak olur mu?
Mükemmel bir park Uğur Mumcu Park! Parkın tam ortasında Uğur Mumcu’nun
suikastte param parça olan ve kendisinin içinde can verip parçalandığı
otomobili hurda halinde sergileniyor. Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen Uğur Mumcu’yu
unutmamış ve hurdadan aldığı arabasını cam fanus içinde teşhir ediyor. Sağ
olsun, anılarımızı yeniledik, fotoğrafını çektik…
Uğur Mumca Parkından ayrıldık ve doğruca Odunpazarı’na
gittik. Herkes gönlünce yemeğini yedikten sonra Kurşunlu Külliyesine gittik.
Kurşunlu Külliyesi Odunpazarı’nda bulunuyor. Külliye Çoban Mustafa Paşa, Melek Mustafa
Paşa isimleri ile tanınan Mustafa Paşa tarafından yaptırılmış. İlk mimarı Esir
Ali Paşa’dır. Ama bazı kaynaklar Külliyenin Mimar Sinan tarafından
bildirildiğini yazar ama Sinan’ın yaptırdığı eserler listesinde ismi yok. Neyse
yaptıran yaptırmış bize gezip görmek düşer. Külliyeni içinde cami, 20 odalı zaviye,
öğretim yeri, misafirhane odaları, imaret var. Halk tarafından medrese olarak
da isimlendiriliyor. Zaviyenin hangi tarikata ait olduğu bilinmiyor… Hoş bilinse
ne olacak zikredecek halimiz yok ya… Yalnız zaviyenin sonraları dergâha
dönüştürüldüğünü öğrendik. Devrim yasalarından sonraise dergâhta kalktı.
Külliye içinde Nikâh salonu, Kervansaray, Cam sanat merkezi, derviş odaları,
semahane, var. Kurşunlu Camii yan tarafından (arkasında) Sibyan Mektebi var
(Kütüphane olarak kullanılıyor)…
Aniden boşaldı yağmur. Müthiş. Eğer böyle devam ederse yandık
ama etmedi sadece beş on dakika devam etti. Ayrıldık Kurşunlu külliyesinden.
Yavaş yavaş akşamı yapıyoruz. İki yere daha gideceğiz. Biri
Şelale parkı diğeri plajın bulunduğu park ve Porsuk çayı! Yağmur yağıyor biz
Şelale Parkına gidiyoruz. Bu mıntıkadan Eskişehir nefis görülüyor. Hava çok
kapalı, yağmurlu… Bir hayli bayır indikten sonra i kafeteryada oturup çay
içtik. Yarım saat kadar oturduktan sonra burada ayrıldık. Yolumuz Porsuk çayı
ve büyük park ama yağmur? Fırsat vermedi yağmur Plaj kısmına gitmeyi… Porsuk çayını
birkaç ayrı yerden gördük. Çay üzerinde tam 56 köprü var. Nedeni Eskişehir’in
plakasının 56 olmasıymış, harika! Porsuk çayı eskiden leş gibi suyu olan,
kokudan etrafında rahatça dolaşılamayan bir çaydı. Ne büyük beceri ki on on beş
yıldan beri Porsuk çayı nefis bir hale getirilmiş. Berrak su, içinde gondollar,
ördekler… Harika gondol gezileri yapılıyor, büyük bir plajla da halka hizmet
veriyor. Porsuk Çayı 448 km uzunluğunda olup Sakarya nehrinin en uzun koludur.
Bunu da belirttikten sonra Teşekkürler Sayın Yılmaz Büyükerşen deriz.
Ve şehri terk ediyoruz. Rehberimizi aldığımız noktada bıraktık.
İyi ki rehber almışız yoksa doyurucu bilgi almamıza olanak yoktu.
Yolculuğumuz güle oynaya geçti. Gittiğimiz gibi gelişimizde
neşeli oldu. Sabah çok erkenden yola çıktık. Gece geç vakit Sarıyer’e geldik.
Olan bana oldu. Zira Sarıyer’e geldiğimde vasıta bulamadım ve Koru bayırını
çıkana kadar akla karayı seçtim. Eeee bu kadar da olacak değil mi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder