17 Kasım 2016 Perşembe

KADIN KAHRAMANLAR- HALİDE ONBAŞI

Beşiktaş’ta 1882 ya da 1884 de doğdu.  Doğum tarihi itilaflıdır Halide Edip’in. Ölüm tarihi ise açıkça bellidir. 09.01.1964 de İstanbul’da vefat ederek dünyadan ayrıldı.



Halide Edip yazardır, akademisyendir, siyasetçidir, kadın hakları savunucusudur. Yazar olarak Servet-i Fünun ekolündendir. Cumhuriyet döneminde ise yazın hayatının ve yeni akımların dışında kalmamıştır. İlk eseri Heyula isimli romanıdır. Sadece romanla kalmadı hikaye, anı ve tiyatro eseri de yazdı.

 Bir kadın olarak aşağılanmayı hiç kabullenemedi ve İstanbul’un 1919 da işgali üzerine işgale karşı harekete geçti.  19 Mayıs 1919 da Kadınlar Birliğinin tertiplediği protesto mitinginde kadın hatiplerin konuşmacı olduğu Fatihteki toplantıda konuştu ve duygu dolu konuşması ile binleri galeyana getirdi. Sonraki günlerde Kadıköy, Üsküdar ve sonra da Sultanahmet mitinglerinde etkili konuşmalar yaptı. Sultanahmet konuşmasında “Milletler dostumuz, hükümetler düşmanımızdır” sözlerini söyledi ve bu söz veciz söz olarak tarihteki yerini aldı.


 Mustafa Kemal ile arkadaşları Erzurum ve Sivas’ta ulusal kurtuluş mücadelesi çalışmalarını yaparken Halide Edip Hanım gönderdiği 10.08.1919 tarihli bir mektupla ABD mandasının kabul edilmesini öneriyor, bu öneri günlerce devam eden tartışmalar sonucunda kabul edilmedi. Halide Edip Hanım ise 19.03.1920 de eşi Dr. Adnan Adıvar ile birlikte İstanbul’dan kaçarak Ankara’ya gitti ve Keçiören Karargâhında görev aldı. Halide Edip Artık Mustafa Kemal’in yanındaydı.   Savaş boyunca Mustafa Kemal’in yanından ayrılmıyor, başarıları nedeni ile ONBAŞI rütbesi aldığı gibi Eskişehir savaşında Kızılay teşkilatında hemşirelik yapıyordu.



Savaş süresinde Mustafa Kemal’in yanında bulunan Halide Edip Dumlupınar Meydan Muharebesi kazanlıktan sonra ordu ile beraber İzmir’e gitti. İzmir yürüyüşü sırasında BAŞ ÇAVUŞ’luğa terfi ettirildi.


 Cumhuriyet kurulduktan sonra hem CHP ile ve hem de Mustafa Kemal ile aralarında fikir ayrılıkları başladı. Eşi Dr. Adnan Adıvar yeni kurulan Terakkiperver partisinin kurucuları arasında yer aldı. Bu partinin kısa bir süre sonra kapatılması üzerine Halide Hanım da eşi ile beraber yurt dışına gitti ve İngiltere ile Fransa’da 14 yıl gibi uzun bir süre yaşadılar. Mustafa Kemal ile aralarındaki uyuşmaz ve anlaşmazlığın milli mücadele ile ilgili olup olmadığı sorulduğunda “Milli mücadele de Mustafa Kemal haklıymış” diyerek olayın nedenleri üzerinde durulmasına mani olduğu gibi hatalı olanın kendisi olduğunu da ifade etmiş oldu.
  

Türkiye’ye 1939 yılında dönen Halide Edip Adıvar İstanbul Üniversitesinde görev aldı ve İngiliz Filolojisi Kürsüsünü kurdu, kürsü başkanlığını on yıl devam ettirdi. 1950 yılında ise tekrar siyasete döndü ve Demokrat Parti Listesinden Bağımsız İzmir Milletvekili seçildi.



Kadın kahramanlardan biri olarak Türk tarihine adını yazdıran Halide Edip Adıvar İstiklal Madalyası ile ödüllendirildi.



Yazar olarak büyük üne kavuşan Halide Edip Adıvar’ın ilk romanı Heyula’dır. Ateşten Gömlek, Vurun Kahpeye, Handan, Kalp Ağrısı, Tatarcık,  Yol Palas Cinayeti diğer önemli eseleridir. Dağa Çıkan Kurt, Harap Mabetler, İzmir’den Bursa’ya, Kubbede Kalan Hoş Seda ise hikâye; Mor Salkım, Türkün Ateşle İmtihanı anı kitaplarıdır.



NENE HATUN


Nene Hatun Erzurumlu bir halk kahramanıdır. 1857 de Çeperli’de dünyaya geldi. Ruslar’ın Kars kalesini ele geçirmesi üzerine Kırım Savaşından sonra Erzurum’a gelmiş ve Çeperli köyüne yerleşmişlerdi. Ruslar durmuyor Kars’ı aldıktan sonra da ilerliyor ve önüne gelen kasaları, köyleri işgal ederek Erzurum’a ilerliyordu. Çeperli Köyün işgal edilmesinden bir süre önce Erzurum’a gelmişti. İşte böyle bir durumda, sabah ezanı sırasında camilerden Rusların Aziziye’ye saldırdığı haberi bildirildi, tarih 8 Kasım 1877 yi gösteriyordu.  Haberi duyan köyle elinde ne varsa, taş, sopa, değnek, kazma, kürek, tüfek tabanca Aziziye’ye koştu. Nene Hatun üç aylık oğlu kucağında ne yapacağını düşünüyordu. Nihayet karar veriyor ve “Çocuğu bana veren Allah onu korur” diyerek, çocuğu yatağında uyur vaziyette bırakıp duvarda asılı duran tüfeği kaptığı gibi dışarı fırlıyor ve Erzurum sokaklarında ev ev dolaşarak halkı uyandırıyor ve Aziziye’yi savunmaya koşmalarını söylüyordu. Nene Hatun için dur durak yoktu. Canavarlaşmış bütün gücünü halkı uyandırmaya vermişti. Erzurum halkı genç bir kadının çırpınışına seyirci kalmıyor ve binlerce insan Nene Hatun’un arkasından Aziziye’ye koşuyordu. Ruslar, gece yarısı saldırmıştı Aziziye’ye, uykularında ki askerlere büyük zayiat verdirmişti. Bunu gören halk bütün gücü ile Rusların üzerine saldırıyor ve Ruslara Aziziye’yi dar ediyordu…



Ruslar Aziziye’den atılmıştı ama pek çok şehit verilmişti. Aziziye savunması nedeni ile Nene Hatun kahraman olmuş dillerden düşmüyor, efsaneleşiyordu. Bilahare I. Dünya Savaşı sırasında Çanakkale’de üç oğlundan ikisi şehit düşmüştü.



Nene Hatun da insandı, yaşlanınca geçim sıkıntısı çekti ve nihayet kahraman kadınlardan Name Hatun ile birlikte 1943 yılında Cumhurbaşkanına başvurarak yardım talebinde bulundular. Milli kahramanlar sahipsiz bırakılmıyor ve Erzurum Valisi ve Belediye Başkanı 3. Ordu Komutanı ve 9. Kolordu Komutanı yardımlarını esirgemiyor, 1952 yılında da kahraman Nene Hatun’un bir heykeli Aziziye’ye dikiliyor, ayrıca kendisine 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlamaları sırasında  “3. Ordunun Nenesi” unvanı veriliyordu.



Türk Kadınlar Birliği de Türkiye’de ilk kez yapılan Anneler Günü’nde Nene Hatun’u 1955 yılında “Yılın Annesi” seçiyordu. 22 Mayıs 1955 günü ise 98 yaşında, Erzurum Numune Hastanesinde hayata veda ederek tarihin sayfaları arasındaki yerini alıyordu.


Yazan: İbrahim Balcı

Hiç yorum yok: