Osmanlı Devletinin son dönemleri, Balkanlar kaynar kazan.
Devlette istikrar yok, siyasi ortam berbat, huzursuzluk almış başını gidiyor,
orduda başıbozukluk velhasılı her yerde kaos. Balkan Savaşı böyle bir ortamda
patladı. Birinci Balkan Harbi yenilgisi, Edirne ve Trakya’nın bir kısmının
Bulgarlarca işgali Osmanlının kara günleriydi. İkinci Balkan Savaşı hemen
peşinden geldi. Bu kez düşman püskürtüldü, Trakya düşmandan ve Edirne işgalden
kurtarıldı. Balkan Savaşları süresince çok can yandı. Onca subay, onca asker
şehit oldu. Şehit olanlardan biri Selanikli Ayşe Hanımın kocası binbaşı
rütbesinde aslan gibi bir subaydı.
Artık eşi yoktu Ayşe Hanım’ın iki çocuğu ile baş başa
kalmıştı. Karalar bağlasa da çocuklarını en iyi şekilde yetiştirecek ve vatana
millete yararlı olmalarını sağlayacaktı. Ama hiç de beklediği gibi olmadı…
Kendini iki çocuğu ile birlikte savaşın içinde buldu.
Selanikli Ayşe Hanım kısa boylu, esmer, sevimli ve güleç
yüzlü bir kadın. Kocasının şehit edilmesi üzerine kendisini vatanın kurtarılmasına
adamış iki oğlu ile birlikte Kuvayı Milliye saflarına katılmıştı. Artık milis
askerdi ve devamlı erkek elbisesi giyiyordu.
Osmanlı Devleti son günlerini yaşıyordu. Çanakkale Zaferi
kazanılmasına rağmen yenik sayılmış, Sevr Antlaşması sonrası İstanbul işgal
edilmişti. Bununla yetinilmemiş İngiltere, Fransa, İtalya, Yunanistan gibi
düşmanlar devletler, ülkenin değişik şehirlerini işgal etmişlerdi. İzmir’in
işgalini Aydın’ın işgali takip etmişti… İşler tamamen sarpa sarıyordu…
Ayşe Hanım şehit eşinin intikamını almak için çırpınıp
duruyordu. Nihayet karar veriyor ve kıymetli eşyalarını satarak silah alıyordu.
Artık Ayşe Hanım ile iki oğlu silahlı çetecidir. Ayşe Hanım Aydın’ın işgali
üzerine çetesi ile birlikte dağa çıkar. Düşmanla savaşır durur kısa zamanda
ismi duyulur. Demirci işgalinde Yunanlılara karşı cephe tutar ve müthiş direniş
gösterir ama yüreğinin yarısı olan büyük oğlunu şehit verir. Artık kini ve
intikam duygusu daha da büyür. Ana yüreği dayanamaz denilse de ne olursa olsun
dayanacaktı; eşinin ve oğlunun intikamını alacak, ülkesinin düşman işgalinden
kurtulması için mücadelesine devam edecekti. Öyle yaptı ve çetesini dağa
çıkanları yanına alarak çoğalttı.
Ayşe Hanım yaman bir savaşçıdır. I. İnönü ve II. İnönü
Savaşlarına katılır. Bu savaşlarda küçük oğlunu da şehit olur. Arka arkaya
yapılan İnönü Savaşlarında büyük yararlık gösteren Selanikli Ayşe Hanım, orduya
başvurarak çetesi ile birlikte görev istedi. Bu istek ve gösterdiği başarı
üzerine kendisine Milis Üsteğmen rütbesi verilerek çetesini de Müfreze
yaptılar. Selanikli Ayşe Hanım artık Müfreze kumandanıdır ve artık Süvari
üniforması giymektedir.
Ayşe Hanım durup dinlenmek bilmez. Sakarya Savaşına katılır.
Günlerce süren bu savaşta erkeklerle omuz omuza savaşır ve düşmanın büyük
kayıplar vermesine katkı verir. Üsteğmen Selanikli Ayşe Hanım bu savaşta
kasığından yaralanır, bir süre tedavi olduktan sonra tekrar müfrezesinin başına
geçer ve savaşa devam eder.
Büyük Taarruza da müfrezesi ile katılan Selanikli Ayşe Hanım
Mürsel Paşa’nın komutası alındaki birlikte yer alır ve kahramanca dövüşür.
Büyük taarruz zaferle sonuçlanır. İzmir’e giren birlikler içinde Selanikli
Milis Üsteğmen Ayşe Hanım da vardır ama yaralıdır. Zira İzmir’de girişte sol
bacağı kırılmış ve hastanede yatırılarak tedavi edildi. Tedavisi yapıldıktan
sonra görevi başına dönen Selanikli Milis Üsteğmen Ayşe Hanım’ın hakkında
düzenlenen raporda;
“Kocasının intikamını almak için mücevherlerini satarak
tüfek ve asker elbiseleri aldığı ve de hiç çekinmeden Milli Mücadeleye
katıldığı, başarılı olan hizmetleri sebebiyle de terfi ettirilip binbaşı
yapıldığı” yazılıdır.
İstiklal Madalyalı Milis Binbaşı Selanikli Ayşe Hanım savaş
sonrasında “Altuntac” soyadını aldı. Ankara da Merkez Bankasında odacı olarak
çalıştı ve 1942 yılında vefat etti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder