17 Kasım 2016 Perşembe

KADIN KAHRAMANLAR, Halime Çavuş


Kahramanlar kendiliğinden ortaya çıkmazlar, onları koşullar meydana çıkarır. Kahraman içindeki cevheri zor dönemlerde ortaya döker. İş başa düşmüştür, zorluklar önüne dikilmiştir, bu zorlukları kabullenerek yeneceğim, geçilemezleri geçeceğim, ulaşılamayacak hedeflere ulaşacağım diyenler, gelişen böylesi olaylar karşısında meydana çıkarlar. Bu cevher onların elinde ve dilinde değildir. Yüreğinde, beyninde fıtratında olan özelliklerdir. Bu özellikleri gerektiğinde içinde dinamit gibi patlar kahraman kendisini olayların içinde bulur. İşte kendisini olayların içinde bulanlardan biri de Halime Kaptan, yani Halim’e Çavuş’tur.

HALİME ÇAVUŞ:

Halime (Kocabıyık) 1898 yılında Kastamonu’nun merkez köylerinden Duruçay’da doğdu. Her çocuk gibi büyüdü, gelişti. Bağ bahçe ve ev işleri ile uğraştı. Hırsı, gözü pekliği ve çalışkanlılığı ile dikkat çekti.

Ülke savaşın içindedir. I. Dünya Savaşı sonrasında Osmanlı Devleti parça parça edilmek istenmekte ve bilhassa sahil şehirleri teker teker işgal edilmektedir. Böylesi bir ortamda milli mücadele Anadolu’da başlar. Köylerde kentlerde eli ayağı tutan erkek kalmamış, hepsi askere alınmıştır. Köy ve kentlerde yaşlı erkek, yaşlı kadın ve çocuklardan başka kimse yoktur. Herkes savaştadır. İşte böylesi bir ortamda anasının ve babasının ısrarla yapma-etme demelerine rağmen Milli Mücadeleye katılmaya karar verir genç Halime kız.

Köyde kente kalanların ekmeğe, una, tuza, şekere velhasılı kelam yiyecek ve giyecek her şeye ihtiyaç vardır. Evin ihtiyacını gören yaşlı babası bir sefer sırasında hastalanır ve vefat eder. Halime’ye göre iş başa düşmüştür hem evin ihtiyaçlarını karşılayacak hem de milli mücadele için ne gerekirse onu yapacaktır.

İlk işi saçlarını kazımak ve erkek elbisesi, erkek şapkası giymek oldu. Kız olduğunu herkesten saklayacak ve mücadelesini böyle devam ettirecekti. Muntazam saç sakal traşı oluyor kendisini erkek gibi hazırlıyordu. Babasından kalan teknesinin kaptanıdır artık. Ne iş gelirse yapacak ve evin ihtiyacını karşılayacaktır. Yanına iki tayfa alır, oduna, kömüre gider, navlun taşır. Ama gün gelir kendisine ağır görev verilir. Halime Kaptan Kuvacı bir elemandır. Teknesi ile silah, cephane taşır… Hatta birkaç kez Rusya’ya giderek oradan silah ve cephane alarak Kastamonu’ya getirdiği, buradan da cepheye ulaştırdığı bilinmektedir. Bazı zamanlar şansı yaver gitmez, deniz korsanları ve eşkiyalarla karşılaşır, mücadele eder ama hiç birine pabuç bırakmaz ve işini tamamlar.
Halime Kaptan yaptıklarının karşılığını şöhret olarak almakta gecikmez. Artık ismi dilden dile dolaşmakta, Milli Mücadeleyi başlatanlar tarafından bile ismi tanınmaktadır. Denizde işi olmadığı zamanlarda, kağnılarla cepheye silah taşıyan kadro içinde yer alır, gider gelir… Cepheye bir gidişinde Mustafa Kemal Paşa’ya rastlar. Rütbeli büyük asker olduğunu anlar ama Mustafa Kemal olduğunu bilmez. Askerce selam verir esas duruşta bekler. Mustafa Kemal Paşa paltosunu mermi sandıklarının üzerine örten bu askere sorar “Paltonu çıkardın üşümüyor musun?”. Halime Kaptan “Benim üşümem önemli değil, bu mermiler ıslanmamalı, bunlar belki de binlerce düşmanı yok edecek” cevabını verir. Konuşmalardan Mustafa Kemal karşısındakinin kadın olduğunu anlar ve yaverine “Bununla konuş gereken bilgileri al” der.

Halime Kaptan tam bir savaşçıdır. Denizde deniz adamı kaptan, karada cephane taşıyan gerektiğinde vuruşan bir amazondur. Herkesin dikkati üzerindedir ve herkesten saygı duyar. Savaş devam ettiği sürece görevini devam ettirir Halime Kaptan. 9 Haziran 1921 günü Yunan savaş gemileri Averof ve Kılkış İnebolu önlerine gelerek şehri hedef gözetmeksizin top ateşine tutar. Bir bombanın patlaması sonucu Halime Çavuş’a patlayan bir bombanın şarapneli isabet eder ve bacağından ağır yaralanarak sakatlanır iş yapamaz hale gelir.

Halime Kaptan’ın fedakârca çalışması Mustafa Kemal’in dikkatini çeker. Milli Mücadelenin zaferle sonuçlanması üzerine Ankara’ya davet edilir. Halime Çavuş sırtından hiç çıkarmadığı askeri kıyafetleri içinde Ankara’ya gider. Mustafa Kemal tarafından 15 gün süre ile Çankaya köşkünde misafir edilir. Köşkte düzenlenen bir törenle Halime Kaptan’a hem İstiklal Madalyası ve hem de Çavuş rütbesi verilir. Ayrıca ölene kadar da kendisine bir maaş bağlanır.


Halime Kaptan artık “Halime Çavuş” tur, yani Milis Çavuş Halime’dir. İstiklal Madalyası yakasında onun onur belgesidir. Yalnızdır, kardeşinin çocuğunu evlat edinir, büyütür. Yaşamının son yıllarını doğduğu Duruçay köyünde geçirir ve 1976 yılında vefat eder

Hiç yorum yok: