Kahramanlar kendiliğinden ortaya çıkmazlar, onları koşullar
meydana çıkarır. Kahraman içindeki cevheri zor dönemlerde ortaya döker. İş başa
düşmüştür, zorluklar önüne dikilmiştir, bu zorlukları kabullenerek yeneceğim,
geçilemezleri geçeceğim, ulaşılamayacak hedeflere ulaşacağım diyenler, gelişen
böylesi olaylar karşısında meydana çıkarlar. Bu cevher onların elinde ve
dilinde değildir. Yüreğinde, beyninde fıtratında olan özelliklerdir. Bu
özellikleri gerektiğinde içinde dinamit gibi patlar kahraman kendisini
olayların içinde bulur. İşte kendisini olayların içinde bulanlardan biri de
Halime Kaptan, yani Halim’e Çavuş’tur.
HALİME ÇAVUŞ:
Halime (Kocabıyık) 1898 yılında Kastamonu’nun merkez
köylerinden Duruçay’da doğdu. Her çocuk gibi büyüdü, gelişti. Bağ bahçe ve ev
işleri ile uğraştı. Hırsı, gözü pekliği ve çalışkanlılığı ile dikkat çekti.
Ülke savaşın içindedir. I. Dünya Savaşı sonrasında Osmanlı
Devleti parça parça edilmek istenmekte ve bilhassa sahil şehirleri teker teker
işgal edilmektedir. Böylesi bir ortamda milli mücadele Anadolu’da başlar.
Köylerde kentlerde eli ayağı tutan erkek kalmamış, hepsi askere alınmıştır. Köy
ve kentlerde yaşlı erkek, yaşlı kadın ve çocuklardan başka kimse yoktur. Herkes
savaştadır. İşte böylesi bir ortamda anasının ve babasının ısrarla yapma-etme
demelerine rağmen Milli Mücadeleye katılmaya karar verir genç Halime kız.
Köyde kente kalanların ekmeğe, una, tuza, şekere velhasılı
kelam yiyecek ve giyecek her şeye ihtiyaç vardır. Evin ihtiyacını gören yaşlı
babası bir sefer sırasında hastalanır ve vefat eder. Halime’ye göre iş başa
düşmüştür hem evin ihtiyaçlarını karşılayacak hem de milli mücadele için ne gerekirse
onu yapacaktır.
İlk işi saçlarını kazımak ve erkek elbisesi, erkek şapkası
giymek oldu. Kız olduğunu herkesten saklayacak ve mücadelesini böyle devam
ettirecekti. Muntazam saç sakal traşı oluyor kendisini erkek gibi hazırlıyordu.
Babasından kalan teknesinin kaptanıdır artık. Ne iş gelirse yapacak ve evin
ihtiyacını karşılayacaktır. Yanına iki tayfa alır, oduna, kömüre gider, navlun
taşır. Ama gün gelir kendisine ağır görev verilir. Halime Kaptan Kuvacı bir
elemandır. Teknesi ile silah, cephane taşır… Hatta birkaç kez Rusya’ya giderek
oradan silah ve cephane alarak Kastamonu’ya getirdiği, buradan da cepheye
ulaştırdığı bilinmektedir. Bazı zamanlar şansı yaver gitmez, deniz korsanları
ve eşkiyalarla karşılaşır, mücadele eder ama hiç birine pabuç bırakmaz ve işini
tamamlar.
Halime Kaptan yaptıklarının karşılığını şöhret olarak
almakta gecikmez. Artık ismi dilden dile dolaşmakta, Milli Mücadeleyi
başlatanlar tarafından bile ismi tanınmaktadır. Denizde işi olmadığı
zamanlarda, kağnılarla cepheye silah taşıyan kadro içinde yer alır, gider
gelir… Cepheye bir gidişinde Mustafa Kemal Paşa’ya rastlar. Rütbeli büyük asker
olduğunu anlar ama Mustafa Kemal olduğunu bilmez. Askerce selam verir esas
duruşta bekler. Mustafa Kemal Paşa paltosunu mermi sandıklarının üzerine örten
bu askere sorar “Paltonu çıkardın üşümüyor musun?”. Halime Kaptan “Benim üşümem
önemli değil, bu mermiler ıslanmamalı, bunlar belki de binlerce düşmanı yok
edecek” cevabını verir. Konuşmalardan Mustafa Kemal karşısındakinin kadın
olduğunu anlar ve yaverine “Bununla konuş gereken bilgileri al” der.
Halime Kaptan tam bir savaşçıdır. Denizde deniz adamı
kaptan, karada cephane taşıyan gerektiğinde vuruşan bir amazondur. Herkesin
dikkati üzerindedir ve herkesten saygı duyar. Savaş devam ettiği sürece
görevini devam ettirir Halime Kaptan. 9 Haziran 1921 günü Yunan savaş gemileri
Averof ve Kılkış İnebolu önlerine gelerek şehri hedef gözetmeksizin top ateşine
tutar. Bir bombanın patlaması sonucu Halime Çavuş’a patlayan bir bombanın
şarapneli isabet eder ve bacağından ağır yaralanarak sakatlanır iş yapamaz hale
gelir.
Halime Kaptan’ın fedakârca çalışması Mustafa Kemal’in
dikkatini çeker. Milli Mücadelenin zaferle sonuçlanması üzerine Ankara’ya davet
edilir. Halime Çavuş sırtından hiç çıkarmadığı askeri kıyafetleri içinde
Ankara’ya gider. Mustafa Kemal tarafından 15 gün süre ile Çankaya köşkünde
misafir edilir. Köşkte düzenlenen bir törenle Halime Kaptan’a hem İstiklal
Madalyası ve hem de Çavuş rütbesi verilir. Ayrıca ölene kadar da kendisine bir
maaş bağlanır.
Halime Kaptan artık “Halime Çavuş” tur, yani Milis Çavuş
Halime’dir. İstiklal Madalyası yakasında onun onur belgesidir. Yalnızdır,
kardeşinin çocuğunu evlat edinir, büyütür. Yaşamının son yıllarını doğduğu
Duruçay köyünde geçirir ve 1976 yılında vefat eder
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder