Zaman zaman
dini sohbetler yapar, çeşitli fikirler tartışırız. Zaman olur Alevilik üzerine
dururuz. Hatta çok biliyormuşuz gibi fikir beyan eder, Alevileri över ya da
yereriz. Ancak itiraf etmeliyim, bunca yıldan beri Alevi dostlara sahibim, pek
çok Alevilikle ilgili kitap okudum ama maalesef bir defa olsun Cem evine
gitmedim ve nasıl bir şey olduğunu bilmeden fikir beyan edip durmuşum. Tuhaf
değil mi?
Sarıyer, Cumhuriyet Mahallesinde bir
Cemevi yapıldığını ve yakın zamanda açılacağını öğrendim. Açılmadan önce gidip görmek
konusunda kendimi hazırladım. İlk karşılaştığımızda Sarıyer Belediye Başkanı
Sayın Şükrü Genç’e, yeni yapılan Cem Evine gitmem konusunda yardımcı olmasını
istedim. Enteresan bir yanıt verdi: “Ne
yardımı? İstediğin zaman git! Herkese açık!”. Gerçekten şaşırdığım gibi memnun
da oldu (Sadece Aleviler gider diye düşünüyordum, yanılmışım. Bu benim önemli
yanlışım, hatam).
Çarşamba günü gelen bir telefon
üzerine kadim dostum Sual Uysallar ile birlikte Cem Evine yollandık. Cem Evi’ni
dışarıdan gördüğümüzde gözlerimiz yerlerinden fırlamış gibi oldu. Biz normal
bir ev beklerken muhteşem bir yapı ile karşılaştık. Ağaçlık ve büyük bir alan
üzerinde nefis bir bina! Hem de altı katlı. Bahçe kapısından girip, Cemevi’ne
yürümeye başladık. Cem Evi’nin ismi Sarıyer İmam Hüseyin Cem Evi… Harika…
Uzaktan gördüm, cümle kapısında duran (Kırk yıllık arkadaşım ki son on beş
yirmi yıldan beri pek görüşemiyorduk) Sait Kral’ı… Reşit Paşa’nın efsane
muhtarını… Sarıldık birbirimize. İyi ki gitmişiz. Ne de iyi oldu. İki eski dost
bir süre yarenlik ettik.
Sait Kral Cem Vakfı Başkanlığı
görevini yürütüyor uzun yıllardan beri. Müthiş bir sevecenlik ve heyecanla
anlattı Cemevi’nin yapılışını. Tam dokuz yıl uğraştım. İst. B.Ş.Belediye
Başkanı arsa tahsisi konusunda yardımcı oldu. Ancak bu hale getirilmesinde ve
Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü Genç’e minnet borcumuz var. Tabii Gökhan
Zeybek’e, Sayın Bal ve iç mimarımız hanımefendiye de…
Sayın Şükrü Genç’te gelince daha
rahat hareket eder olduk. Birlik kapısından içeri girerken Büyük Atatürk resmi
ile karşılaşmamız, pek çok kez Atatürk resmi ile karşılaşacağımız izlenimini
verdi. Nitekim Konferans salonunda Atatürk resmini bir kez daha gördük. 275
kişilik muhteşem bir salon. Vallahi hiçbir şey esirgenmemiş. Mükemmel bir
salon, bu salonda bir konferans vermek isterim doğrusu…
Bahçe’den bir üst kata çifte
merdivenleri geçerek çıktık. Yine Atatürk resmi karşıladı bizi. Adeta “Gençler
hoş geldiniz” der gibiydi… Sağa sola dikkatlice bakıp iç kapıya yöneldik.
Başkan Sait Kral önde biz arkada ”Eşiğe” basmadan (eşiğe basmak saygısızlık
olduğunu öğrendim bu vesile ile) girdik içeri. Hani yanlış anlaşılmasın
ayakkabı ile değil. Ayakkabıları çıkarıp girdik. Büyük bir salon, harika bir
şekilde hali ile düşenmiş. Avizeler, kubbesinin renklerle bezenmiş olması ve on
iki imamı ifade etmesi bana çok enteresan geldi. Dikkat ettim, her detayda on
iki imam iması ve rumuzu mevcut. Tavanda on iki imamın temsili resimleri… 12’ci
imamın resmi fluğ tanınamıyor. İnanışa göre zuhur ettiğinde yüzü
belirginleşecek ve Hz. İsa’ya namaz kıldıracak…
Unutmayalım, on iki imamın resmi var ama Mustafa Kemal Atatürk’ün de
resmi eksik değil. Bu arada büyük salonun en dikkat çeken yeri, ritüeli yöneten
dedenin bulunduğu makamın tam üzerinde büyük yazılarla “Esirgeyen Bağışlayan
Allah Adı İle” yazısı bulunuyor. Duvarlar
da boş bırakılmamış. Elmalılı Hamdi Hoca’nın Büyük ebat’lı, Kuran’ın Kerim’in
Türkçesi teşhir ediliyor. Hemen yanı başında Hacı Bektaşı Veli’nin öğütleri
yazılı. Yanı başında ise Şura, Azhap, Maide, Ali İmran sürelerinden ayetler ve
Fatihe süresi yer alıyor.
Dini törenin; ibadetin ve ibadet
içindeki semahın yapılacağı alan çok büyük! Ritüeli yönetecek Dede’nin makamı
yanında üç kandil (mum olarak ifade ediliyor). Hemen yanında Dedenin oturacağı
post ve arkasında makam… Tabii yan taraflarda misafirlerin oturacağı yerler ve
minderler mevcut. Burada oturduk. Sayın Şükrü Genç, Sayın Sevgi Atalay, Suat
Uysallar… Dikkatlice izledik… Sait Kral Başkana sorular sorduk. Müthiş yanıtlar
verdi… Çok mutlu oldum. O kadar içten, o kadar hissederek, o kadar ülke ve
insan sevgisi ile dolu olarak konuşuyordu ki zaman zaman çağlayan olup taşıyor,
şelale olup coşuyordu. İster istemez kendimi kaptırdım bu heyecan seline…
Sayın Saik Kral’a, böyle bir eserin
yapılmasını gerçekleştirdiği için teşekkür ettim ama sıkılarak “Bana değil
Şükrü Başkana teşekkür gerek” diye yanıt verdi. “Büyüklüğü ne kadar?” diye
sorduğum da “İstanbul’un en büyük Cemevi’dir, gururluyuz” diyerek haklı olarak
kıvanç duydu…
Toplu bir fotoğraf çektirdik… Bana ulaşacağını
umarım!
Her ne olursa olsun, ben tatmin
oldum. Hatta bana hiç de yakışmayan bazı düşüncelerimi tamamen terk etmeme
neden olduğu için ayrıca sevindim, mutlu oldum. Bu konuda Sait Kral kardeşime
ne kadar teşekkür etsem azdır.
Bu arada Şükrü Genç’e ayrı bir
paragraf açmak gerek. Gerçekten, toplumsal olaylara çok önem verdiği içindir ki
her geçen gün biraz daha büyüyor. Sen ben demeden yardımlarını esirgemiyor, her
olumlu başlangıcın sona erdirilmesi için büyük gayret sağlıyor. Yarım kalan
Sarıyer yeni Merkez Camii’nin tamamlanmasından sonra, Armutlu da yeni bir camii
inşaatını başlatması ve bilhassa İstanbul’un en büyük ve en güzel Cemevi’ni
Sarıyerlilere kazandırması unutulmayacak hizmetlerdendir. Kutlarım kendisini ve
ayrıca teşekkür ederim.
17.09.2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder