Ne tuhaf
değil mi? Her geçen günün insan hayatından eksildiğini bilmek ama hiç hatıra
getirmemek. Ben bunu bildiğim halde, yalandan mı ne bunu bilmeden geliyor ve o
gelip geçen günlere “Yitirmediğim Günler” diyorum. O günleri gerçekten
yitirmiyorum, dolu dolu yaşıyorum… Ya da bana öyle geliyor…
Suat Uysallar dostumu kaybettikten
sonra biraz durağanlığa girdiğimi itiraf etmek isterim. Zira Suat tam bir
yoldaştı benim için ve bana en uygun… 75 yıla varan arkadaşlık ve bir gün olsun
birbirine kötü söz etmemek, üzmemek, tartışmamak, münakaşa etmemek ve ters
düşmemek… Olur mu böyle şey demesin kimse, oluyor işte…
Günlük yaşantımı yeniden düzenlemek
ihtiyacını hissettim. Ya da öyle gerekti demeliyim, zira Suat artık yoktu, her
günüm onunla birlikte geçmeyecekti… Suat’ın her gün uğradığı yerler belliydi…
Yolu üzerinde olan Pimapenci Mehmet, Elektrikçi İzzet (İZ-El), Nalbur Caner
Akar, Cami yanındaki Köfteci Kemal. Yanı başında Metin Gürsoy, Ciğerci Cihat-Erdağ Aşantuğrul, Tuhafiyeci İbrahim Günindi ve
oradan Sarıyer Spor kulübü Kafeteryası…
Hani kolay bir işte değil… Her gün
bu yerlere uğra, lafla, gırgır geç… Ama bu böyleydi…
Bana gelince Saat 11.00 de
genellikle çıkarım evden… İlk işim Yeni camii yanındaki Köfteci Kemal ve Metin
Gürsoy’a uğramak, oradan İzzet Atkoşturan’a (İZ-EL)…. Burada bir çay molası!
Yoluma devam ederim Ciğerci Erdağ’a bir selam, Tuhafiyeci İbrahim’e bir kelam,
sonra alırım Sözcü gazetemi ver elini Sarıyer S.K. kafeteryası… Kesinlikle
Tahsin Başkan (Salihoğlu) bekliyordur. Geç kalmaya gelmez, hemen telefon ederek
“gel, nerde kaldın” der. Tam karşısında Norveçli diye takıldığımız Tevfik
Demircioğlu vardır. Onun yanında da Avusturalya’dan kesin dönüş yapan Erkol
Demir ve Hamdi… Ya o anda gelir ya da beş on dakika sonra Şükrü Denizeri ve
Arif Odabaşı sökün ederler…. Bir bardak çay, bir bardak su ve biraz gazeteye
göz atma, sonra da birbirimize laf atma… Çoğu kez tartışma hemen particiliğe
döner ama ısrar edilmez, kimsenin yüzü morarmasın diye… Biraz Sarıyer Spor
kulübü Biraz Beşiktaş, Biraz Fenerbahçe, biraz Galatasaray tartışması sonra,
tekrar çay…
Yapacaklarım bellidir. 12.45
yoldayım ben… Doğru Camiye… Öğle namazından sonra İzzet Atkoşturan’a gider
onbeş yirmi dakika mola verilir. Varsa kahvaltılık öğle yemeğini orada
hallederiz. Yoksa başımın çaresine bakarım… Günlerden pazartesi ise kulüpte
hazırımdır. Zira pazartesi günleri kuru fasulye ya da nohut günüdür. Yanında
pilavı da vardır. Yani tabldot tam asker tabldotu… Pazartesiden gayri günse
bakarız başımızın çaresine… Ya börekçiye gider doyururum karnımı ya da üç beş
kişi kafeterya da kurarız bekâr soframızı… Sofra açıktır, kimseye gel denmez
kolay kolay, gelene de gelme demek yok. İstediği gibi oturur sofraya… Yemek
sonrası işim vardır; hemen koyulurum işime. İlk adresim Atalay Eczanesi… Oraya uğrar mevcut olduğuma dair imzamı
atarım (!)… Bir çay molası yahut biraz dedikodu, oradan Karadeniz Kuyumcusu
İsmet’i kuyumcu dükkânına kapağı atarım…
Sıcak yaz ayında serindir dükkânı zira devamlı çalışan kliması ve yan
dükkânda da harika acıbademler vardır… Mübarek çok da lezzetli oluyor, çay ile
de gayet iyi gidiyor. Hem acıbadem yeriz hem de cami işlerini görüşürüz… Hani cami deyip geçmeyiniz, hayli işi var…
Her hafta temizliği var, her gün namaz öncesi klimaların açılması, sonradan
kapatılması, telefon, internet, klima elektrik paralarının ödenmesi vesaire… Bu
arada tespit edilen isimlerden tahsilât yapılması da az iş değil… Buradan
ayrıldığımda saat 15.00 ya da 15.30 olmuştur. Doğruca Cafer Kılıç’ın fotoğraf
stüdyosuna… Bir yarım saat burada vakit geçiririm. Cafer çok sevdiğim ve daima
bana saygıda kusur etmeyen bir güzel yürek.
Eşi Emine Hanım dünyanın en kalender insanlarından biri, Lale can
dostlarımdan ve Ceylan maşallah gülmyi meslek edinmiş, gel de sevme, gel de gülme… Nazım’a ayrı
paragraf açmak gerek… Onun dev tab makinenin başında değil, senaryo yazması
için masa başında oturması bence daha iyi olurdu. Mübarek anında yazar
senaryoyu ve büyük bir ustalıkla oynatır… Emre daha yeni o işe devam…
Cafer’den ayrıldıktan sonra
kesinlikle yolda rastladıklarım vardır. Önce Namık’a yakalanırız, ondan
kurtulmak zor mu zordur. Sonra Ramazan gelir
peşi sıra. Ona ikramı toka etmeden geçemeyiz… Cami arkası sokaktan tekrar
kafeterya’ya giderim. Biraz oturup günlük dedikoduların öğleden sonraki kısmını
da tamamladıktan ve alınan börek-çörek ya da yemişten biraz atıştırdıktan sonra
ikindi namazına gider, namaz sonrası tekrar kulüp kaferyasına geliriz. Artık
sayılı saatlerimiz vardır. 18.50 Havantepe otobüsüne yetişmek için 10-15 dakika
evvel ayrılırız oradan, bazı ufak tefek alış veriş yaptıktan sonra otobüse
atlar evin yolunu tutarız…
Evdeki işlerim rutin… Yemek, namaz
ve gazetenin son sayfalarını okuduktan sonra bilgisayarın başına geçmek… Bir süre yayına hazırladığım kitap üzerinde
çalışırım, sonra yeni yazmaya başladığım bir başka kitap üzerinde çalışırım.
Sonra da twittere bir göz atar sonra da facebooka geçerim. Face’ye kendini
kaptırmak pek yararlı değil. Enteresan yazılar ve resimler görmek vardır.. Aspagaras
haberlerin milyonunu orada okumak mukadderdir. Yalan, doğru, aldatmaca,
kardırmaca, dalga geçme, tiye alma hepsi vardır. Kendini kaptırdın mı kurtulmak
olası değildir. Yazılanlara yanıt vermeye kalkanın iflahı kesilir. Zira bütün ulemalar,
bütün feylesoflar, bütün yazarla, çizerler doktorlar, şifacılar, tarihçiler,
akademisyenler, antrenörler, teknik direktörler oradadır. Orada çiş yarışına girmek yok, uğursuzluk
getirir… Bir buçuk iki saat facede gezindikten sonra okunacak kitaplara sıra
gelir. İki haftadan beri 19. Yüzyıl Siyasi Tarihi (Prof. Dr. Fahir Armaoğlu)’ni
okuyorum… Bir diğeri Çağdaş Dünya’da İslam (R. İhsan Eliaçık) ve Atatürk Din ve
Din Adamları (Prof. Dr. Ali Sarıkoyuncu) kitaplarını okuyorum… Gece haberlerini
de izledikten sonra yatış var…
İşte böyle… Günleri böyle
geçiriyorum… Eğer eş dost ziyaretleri olursa biraz daha değişik renklilik
kazanır günüm… Tabii mevsimine göre değişik günlük yaşam. Örneğin Sonbahar
mevsimine girilmeden lig maçları başlar ilkbaharda biter. Biz Sarıyer
maçlarının takipçisi oluruz ve dolaysıyla günlük yaşantımızda azda olsa
değişiklikler olur…
12.08.2017
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder