BÜYÜK Atatürk’ün yatı Savarona 49 yıllığına Kahraman
Sadıkoğlu’na kiraya verildi. Alââââ!
Atatürk
büyük hayaller kurarak bu yatta son günlerini geçirdi. Rahatsızlığı düzelecek,
tekrar eskisi gibi hayata daha sağlıkla bağlanacak, onu ölümsüzleştiren halkı ile
yine iç içe olacak ve onların coşku seli içinde Cumhuriyet Bayramlarında
mesajını okuyacak! Ama olmadı ve anılarını geride bırakarak ayrılıp gitti! Genç
Cumhuriyet artık Ata’sızdı. Kalan yadigarı ise genç Cumhuriyet’ti. Şahsına ait
eşyası, malı mülkü ve ona tahsis edilen Savarona yatı! Hepsini milletine
bağışladı. Gelirini Türk Tarih ve Türk Dil
Kurumlarına bıraktı.
Gel zaman
git zaman hükümetlerce Savarona yatına gereken ilgi gösterilmeyince elden
çıkarılması düşünüldü ve 49 yıllığına kiraya verildi. Artık yetkililer bir
yükten kurtulmuştu! Peki yatı alan ne yapacaktı? Her halde müze yapmayacaktı!
Hükümetler böyle düşünmediğine göre Kahraman Sadıkoğlu neden bu düşüncede olsun
ki? Kira bedeli ödediğine, yenileme ve bakımı için hayli de para masraf
ettiğine göre yatı istediği gibi kullanacaktı ve öyle yaptı!
Tarihi
zenginliklerle dolu koca yat, mükemmel dizayn edildi. Yat eğlenceye ve zamparalığa düşkün para
babaları için bulunmaz nimetti. Bu da
nimetti, nimetin en iyi şekilde değerlendirilmesi lazımdı, öyle yapıldı.
Sadıkoğlu yatı para babalarına büyük paralar karşılığı tahsis etti. Tabii ki
bunu yaparken rezillikleri de kabul etti. Paranın dini imanı olmadığına göre,
kimden ve nerden gelirse gelsin “Kabul” du. Öyle yaptı. Aldı binlerce doları,
yatı para babalarına tahsis etti ama kısa bir süre sonra balon patladı. Yatta kadın-kız
pazarlanmaya başlandı. Yabancı işadamları ile yabancı güzeller, dolarlar
karşılığı sarmaş dolaş oldular, kaybolup gittiler sevişme sanatının
derinliklerinde!
Para
kazanma işinin boku çabuk çıktı: Ata’nın yatında kadın pazarlanıyordu. Yatı
kiralayanın yanıtı hazırdı: “Ne olmuş yani? Adam otelde oda kiralarken odada ne
yapacaksın diye soruluyor mu ki ben de sorayım!”
Otelde veya
bir başka yerde edepsizlik yapılacaksa bende yaparım demekten başka bir şey
değil bu!
Yaptığı da
düpedüz buydu! Şimdi açıklamalar yapılıyor, “Sözleşmesi feshedilecek” geç de
yolsa en doğru karar! Hemen uygulamaya geçilmeli ve Savarona Atatürk müzesi
olarak hizmete açılmalıdır.
Şanlı
Yavuz’u jilete gönderen zihniyet bari Savarona için akli selim hareket etsin!
Bu bile yeter!
+
+ +
HANEFİ Avcı
Türk Emniyetinin önemli isimlerinden biri. Memuriyet yaşamı başarılarla dolu.
Sağ ve milliyetçi görüşlü. Daha önemlisi dini ağırlıklı görüşe sahip! Fettullah’çı
da olmuş bir zaman! Görevli olduğu sürece pek çok olayın üzerine cesaretle
gitti. Yolsuzluk, suistimal, kaçakçılık, cinayet ve sağ sol olayları! Olmadı
siyası çalkantılar nedeniyle meydana gelen içinden çıkılmaz olaylar ve PKK
kanlı örgütü!
Polis
olarak alt ve süt düzeyde iken aldığı her görevi alnının akı ile tamamlamış
başarıdan başarıya koşmuş… Ne var ki ismi fazla öne çıkmış ve dikkat çekmiş! Hiçbir
zaman öne çıkmak iyi değildir. Hele ülkemizde! Öne çıkmak bazıları kıskandırır,
bazıları tedirgin, bazıları da rahatsız eder!
Büyük
olaylar yaşamış, çok önemli kişileri takip etmiş, yakalamış, mahkemelere
çıkmalarına neden olmuş; üst düzey görev almış kişileri de takip etmiş ve
haklarında rapor düzenlemiş! Elbetteki görevi icabı bunları yapmış ama doğru mu
yapmış? O şüpheli! Her şeyi yapacaksın ama fincancı katırlarını
ürkütmeyeceksin! Ürküttü! Hatayı burada yaptı!
Görev de
olduğu sürece Dev Sol’u, Dev Genç’i, PKK yı izlediği sürece dini siyasetin
parçası kabul eden grupları da izledi, tehlikelerini gördü, kendi
değerlendirmelerini yaptı. Rapor, yazı her neyse ilgililere bildirdi. Gün geldi
yaşadıklarını yazmaya karar verdi ve HALİÇ’TE YAŞAYAN SİMONLAR, DÜN DEVLET,
BUGÜN CEMAAT” kitabını yazdı. Başına neler geleceklerini tahmin ettiği için
“Ben bildiklerimi yazdım, tutuklanma dahil her şeyi göze aldım” şeklinde demeç
verdi. Türkiye’de cemaatlere bulaşanların başlarına neler gelir bunu da Savcı
CİHANER ile iyice öğrenmişti. Her an bir şeyler olacağını bekliyordu.
Nihayet
olan oldu ve cemaatleri deşifre eden, devlet katında etkili olan cemaatlerin
marifetlerini sayıp döktüğü için hakkında soruşturma başladı ve tutuklandı.
Paşakapısı Cezaevinden Metris’e buradan da Silivri Cezaevine gönderildi.
Bu işte de
bir terslik var! Devletin tüm kadroları işbaşında iken, polisi,jandarması,
istihbaratı, savcısı ve hakimi varken
“Son Tezgah” kod isimli PKK’ lı bir itirafçının ihbarı ile efsane olan
emniyet müdürünün hem de solcu örgüt üyesi olarak tutuklanarak hapse atılması
devleti içten içe ele geçirme savaşı verenlerin “bana dokunursanız yanarsınız”
demesinden başka bir şey değildir.
Allah, ülke
bütünlüğünden yana olanları, itirafçıların şerrinden, cemaatlerin
kasetlerinden, cumhuriyet düşmanlarının hasetlerinden korusun! AMİN!
30.09.2010
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder