30 Mart 2018 Cuma

SÖZLEŞMENİN FESHİ!


BÜYÜK Atatürk’ün yatı Savarona 49 yıllığına Kahraman Sadıkoğlu’na kiraya verildi. Alââââ!
            Atatürk büyük hayaller kurarak bu yatta son günlerini geçirdi. Rahatsızlığı düzelecek, tekrar eskisi gibi hayata daha sağlıkla bağlanacak, onu ölümsüzleştiren halkı ile yine iç içe olacak ve onların coşku seli içinde Cumhuriyet Bayramlarında mesajını okuyacak! Ama olmadı ve anılarını geride bırakarak ayrılıp gitti! Genç Cumhuriyet artık Ata’sızdı. Kalan yadigarı ise genç Cumhuriyet’ti. Şahsına ait eşyası, malı mülkü ve ona tahsis edilen Savarona yatı! Hepsini milletine bağışladı. Gelirini Türk Tarih ve Türk Dil  Kurumlarına bıraktı.
            Gel zaman git zaman hükümetlerce Savarona yatına gereken ilgi gösterilmeyince elden çıkarılması düşünüldü ve 49 yıllığına kiraya verildi. Artık yetkililer bir yükten kurtulmuştu! Peki yatı alan ne yapacaktı? Her halde müze yapmayacaktı! Hükümetler böyle düşünmediğine göre Kahraman Sadıkoğlu neden bu düşüncede olsun ki? Kira bedeli ödediğine, yenileme ve bakımı için hayli de para masraf ettiğine göre yatı istediği gibi kullanacaktı ve öyle yaptı!
            Tarihi zenginliklerle dolu koca yat, mükemmel dizayn edildi.  Yat eğlenceye ve zamparalığa düşkün para babaları için bulunmaz  nimetti. Bu da nimetti, nimetin en iyi şekilde değerlendirilmesi lazımdı, öyle yapıldı. Sadıkoğlu yatı para babalarına büyük paralar karşılığı tahsis etti. Tabii ki bunu yaparken rezillikleri de kabul etti. Paranın dini imanı olmadığına göre, kimden ve nerden gelirse gelsin “Kabul” du. Öyle yaptı. Aldı binlerce doları, yatı para babalarına tahsis etti ama kısa bir süre sonra balon patladı. Yatta kadın-kız pazarlanmaya başlandı. Yabancı işadamları ile yabancı güzeller, dolarlar karşılığı sarmaş dolaş oldular, kaybolup gittiler sevişme sanatının derinliklerinde!
            Para kazanma işinin boku çabuk çıktı: Ata’nın yatında kadın pazarlanıyordu. Yatı kiralayanın yanıtı hazırdı: “Ne olmuş yani? Adam otelde oda kiralarken odada ne yapacaksın diye  soruluyor mu ki ben de sorayım!”
            Otelde veya bir başka yerde edepsizlik yapılacaksa bende yaparım demekten başka bir şey değil bu!
            Yaptığı da düpedüz buydu! Şimdi açıklamalar yapılıyor, “Sözleşmesi feshedilecek” geç de yolsa en doğru karar! Hemen uygulamaya geçilmeli ve Savarona Atatürk müzesi olarak hizmete açılmalıdır.
            Şanlı Yavuz’u jilete gönderen zihniyet bari Savarona için akli selim hareket etsin!
Bu bile yeter!
                                                           + + +                   


            HANEFİ Avcı Türk Emniyetinin önemli isimlerinden biri. Memuriyet yaşamı başarılarla dolu. Sağ ve milliyetçi görüşlü. Daha önemlisi dini ağırlıklı görüşe sahip! Fettullah’çı da olmuş bir zaman! Görevli olduğu sürece pek çok olayın üzerine cesaretle gitti. Yolsuzluk, suistimal, kaçakçılık, cinayet ve sağ sol olayları! Olmadı siyası çalkantılar nedeniyle meydana gelen içinden çıkılmaz olaylar ve PKK kanlı örgütü!
            Polis olarak alt ve süt düzeyde iken aldığı her görevi alnının akı ile tamamlamış başarıdan başarıya koşmuş… Ne var ki ismi fazla öne çıkmış ve dikkat çekmiş! Hiçbir zaman öne çıkmak iyi değildir. Hele ülkemizde! Öne çıkmak bazıları kıskandırır, bazıları tedirgin, bazıları da rahatsız eder!
            Büyük olaylar yaşamış, çok önemli kişileri takip etmiş, yakalamış, mahkemelere çıkmalarına neden olmuş; üst düzey görev almış kişileri de takip etmiş ve haklarında rapor düzenlemiş! Elbetteki görevi icabı bunları yapmış ama doğru mu yapmış? O şüpheli! Her şeyi yapacaksın ama fincancı katırlarını ürkütmeyeceksin! Ürküttü! Hatayı burada yaptı!
            Görev de olduğu sürece Dev Sol’u, Dev Genç’i, PKK yı izlediği sürece dini siyasetin parçası kabul eden grupları da izledi, tehlikelerini gördü, kendi değerlendirmelerini yaptı. Rapor, yazı her neyse ilgililere bildirdi. Gün geldi yaşadıklarını yazmaya karar verdi ve HALİÇ’TE YAŞAYAN SİMONLAR, DÜN DEVLET, BUGÜN CEMAAT” kitabını yazdı. Başına neler geleceklerini tahmin ettiği için “Ben bildiklerimi yazdım, tutuklanma dahil her şeyi göze aldım” şeklinde demeç verdi. Türkiye’de cemaatlere bulaşanların başlarına neler gelir bunu da Savcı CİHANER ile iyice öğrenmişti. Her an bir şeyler olacağını bekliyordu.
            Nihayet olan oldu ve cemaatleri deşifre eden, devlet katında etkili olan cemaatlerin marifetlerini sayıp döktüğü için hakkında soruşturma başladı ve tutuklandı. Paşakapısı Cezaevinden Metris’e buradan da Silivri Cezaevine gönderildi.
            Bu işte de bir terslik var! Devletin tüm kadroları işbaşında iken, polisi,jandarması, istihbaratı, savcısı ve hakimi varken  “Son Tezgah” kod isimli PKK’ lı bir itirafçının ihbarı ile efsane olan emniyet müdürünün hem de solcu örgüt üyesi olarak tutuklanarak hapse atılması devleti içten içe ele geçirme savaşı verenlerin “bana dokunursanız yanarsınız” demesinden başka bir şey değildir.
            Allah, ülke bütünlüğünden yana olanları,  itirafçıların şerrinden, cemaatlerin kasetlerinden, cumhuriyet düşmanlarının hasetlerinden korusun! AMİN!

30.09.2010

Hiç yorum yok: