Öyle zaman oluyor ki sporla ilgilenmekten ülkedeki diğer
sorunları unutuyoruz! Bu günlerde Türkiye Liglerinde ilk yarı sona erdi. Herkes
tuttuğu takımın durumunu konuşuyor. Biz de Sarıyerliler olarak Sarıyer Spor
kulübünün durumu ile ilgileniyoruz. Nedeni de basit? Çünkü lige büyük umutlarla
başladı ancak sukutu hayale uğradı. Hem de o kadar kötü performans gösterdi ki,
daha liglerin ilk yarısı bitmeden takımın küme düşeceği korkusu herkesi sardı
ve düşecek inancı belleklerde kazınıp durdu.
Ama yönetim
tam zamanında neşteri vurdu. teknik heyeti değiştirerek yeniden kolları sıvadı
ve yavaş yavaş ligin güç koşullarına alışmaya başladı. Sonrası malum arka
arkaya beş maçını kazanarak 10. sırada yer buldu kendine!
Ağzı laf
yapan, eli kalem tutan, TV lerde maç seyreden, radyolardan maç dinleyen, para
vererek maça giren, beleş maçları izleyen herkes bol keseden ahkam kesti, atıp
tuttu, Verdi veriştirdi yöneticilere, futbolculara! Hem de utanmadan,
sıkılmadan, insaf duygusu taşımadan! Ben de “Biz gol atamayız da rakip takım
kendi kalesine atar veya penaltı olursa galip geliriz” diyordum. Ama
söylediklerim asla olmadı, yanıldım. Toparlanan
takım gerek iç ve gerekse dış sahada aldığı galibiyetlerle toparlandı. Ohhh
edim!
Sarıyer S.
K. ile öteden beri ilgilenen, bu kulübün renkleri ile dünyasını kuran kalem
sahiplerinin ağır ve üzücü yazıları elbetteki unutulmayacak! Böylesi
durumlarda, yazıları hatırladıkça kendi ayıp denizlerinde güçlükle yüzecekler,
o futbolcuların o yöneticilerin yüzlerine de bakamayacaklardır. En azından
bakma cesaretini gösterenler utancından gözlerini kaçıracaklardır.
Ya bir de,
futbolu seyretmek yerine küfür üretmek ve kulübe olan kinini kusmak isteyenler ne yapacaklar acaba?
Onlar zannediyorlar ki; bin bir türlü hakaret ettikleri futbolcular, onların
yazdıkları yazı sonrası toparlandılar ve yola geldiler. Onlar varsın o hayal
aleminde yaşasınlar. Unutulmasın ki hiçbir futbolcu kötü oynamak, kötü
sonuçlara sahip olmak için sahaya çıkmaz.
Sonuç
ortada, her ne kadar bunun ikinci yarısı varsa da, şom ağızlara ve kulübü sever
görünen ama asla sevmeyenlerin ağızlarına vurulan bu ağır tokadın tesiri ne
zaman geçer bilemem, bildiğim; yazar çizerler, kalem oynatanlar hakaret
içermeyen kelimelerle de cümle kurabilir, gönül okşayıcı ve kırıcı olmayan
cümlelerle düşüncelerini ağır biçimde sayfalara dökebilir! Ama nedense bu yol
denenmiyor! Bu cesareti gösteren olmuyor, olsa da çok az oluyor!
Biraz
takımdan söz edecek olursak derim ki: Sarıyer takımının iki devinden biri
Göksel, diğeri de Ethem’dir. Göksel yaşı itibariyle geldiği yere kadar geldi,
şimdi ikinci baharını yaşıyor. Ethem ise tüm kulüplere “Ben varım” diyor.
Dündar, koşar adım hatta dev adımlarla ileriye koşuyor. Sabri hiç yabancılık
çekmeden “Ben görev adamıyım” der gibi kendinden emin. Emrah Şahin de kendine
geldi, oynadığı zaman oynatıyor, ipe un sermezse çok iş görecek! Türkiye
liglerinde üç-dört iyi adama sahip olan takım her zaman küme düşme hattının
üzerinde kalır, bu böyle biline! İkinci yarı için başarılar.
+++
Öte yandan
Türkiye kavruluyor kimsenin umurunda değil! Zamlar aldı başını gidiyor!
Öğrencilere aman verilmiyor, biber gazı ile coplarla
tepelerine biniliyor; anlı şanlı siyasiler aşk oyunları ile sahneye çıkıyor;
Meclis sanki Cumhuriyetin meclisi değil. O mukaddes Kürsüden resmen ülkenin
bölünmesi için konuşmalar yapılıyor, milletin kürsüsünden Kürtçe konuşuluyor,
iktidar ”OLMAZ” diyecek yerde, yeşil ışık yakıyor! Başbakan Yardımcısı Kürtçe
hitap ediyor, TÜSİAD Başkanı Bayan Boyner, sanki en büyük ayrılıkçı gibi
Diyarbakır’da gülümseyerek Kürtçe konuşuyor.
Bütün
bunlar yetmiyor, ayrılıkçı parti yetkilileri topladıkları Özerklik Çalıştayında “ÖZERLİK”
istiyor, kendi meclisini, kendi bayrağını, kendi ordusunu kurmak
istiyor! Meclis Başkanı önce ateş püskürüyor, ertesi günü BDT Başkanını çağırıp
sarmaş dolaş oluyorlar “Yararlı konuşmalar oldu” açıklaması yapılıyor. Bir
başka haber seçim yatırımı olarak fakir fukaraya kömür verenler, kömür
verdikleri kişilerin genç kızlarını ayartıyor!.. İçişleri bakanı açıklama
yapıyor “Yerde yatan kız öğrenci Görüntüsü var. Biz onu inceledik. Ekran
görüntüsü vermek için kendini yere atanlar oluyor…Polis gaz sıkmıştır,
vurmamıştır”. Pes be!!! Tarafsız Cumhurbaşkanı rüşvet almakla suçlanan Kayseri
Belediye Başkanına “Kefil” oluyor! Olur mu? Olur! Bir midesi asitle delinesi
adam çıkıyor, sanatçı Kürtçe şarkı okumadı diye, adamı öldürüyor!
Güneydoğu’da Kürtçe resmi dil oldu bile.
Artık tabelalar Türkçe ve Kürtçe yazılıyor.
Yahu acaba
seçim öncesi propaganda gezileri sırasında basına ve dolaysıya kamuoyuna
yansımayan konuşmalar ve vaatler mi vardı? Ya da kapalı kapılar arkasında
konuşulanlar neydi? BDP sözcüleri “Verilen sözler yerine gelsin” ısrarında
bulunuyorlar. Gerçekten verilen sözler mi var? Varsa nelerdir? Güneydoğu da
resmen ayrışım başlamıştır. Yazılanlardan bu anlaşılıyor, acaba hükümet ne
düşünüyor? Hala oy kaygısı mı? Hala çok ileri bir demokrasiyi getirme sevdası
mı var? Güneydoğu’dan vazgeçmek demokrasinin kendisi mi yoksa? Yeni söylemi
oldu BDP başkanı Selahattin Demirtaş’ın; “Türkiye 28 özerk bölgeye ayrılabilir”
diyor! Hükümetten henüz tık yok! Allah sonumuzu hayreylesin! Allah bu ülke için
kötü düşünenleri kahreylesin!
AMİN!
21.112.2010
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder