30 Mart 2018 Cuma

SARIYER İMAM HÜSEYİN CEM EVİ


Zaman zaman dini sohbetler yapar, çeşitli fikirler tartışırız. Zaman olur Alevilik üzerine dururuz. Hatta çok biliyormuşuz gibi fikir beyan eder, Alevileri över ya da yereriz. Ancak itiraf etmeliyim, bunca yıldan beri Alevi dostlara sahibim, pek çok Alevilikle ilgili kitap okudum ama maalesef bir defa olsun Cem evine gitmedim ve nasıl bir şey olduğunu bilmeden fikir beyan edip durmuşum. Tuhaf değil mi?
            Sarıyer, Cumhuriyet Mahallesinde bir Cemevi yapıldığını ve yakın zamanda açılacağını öğrendim. Açılmadan önce gidip görmek konusunda kendimi hazırladım. İlk karşılaştığımızda Sarıyer Belediye Başkanı Sayın Şükrü Genç’e, yeni yapılan Cem Evine gitmem konusunda yardımcı olmasını istedim.  Enteresan bir yanıt verdi: “Ne yardımı? İstediğin zaman git! Herkese açık!”. Gerçekten şaşırdığım gibi memnun da oldu (Sadece Aleviler gider diye düşünüyordum, yanılmışım. Bu benim önemli yanlışım, hatam).
            Çarşamba günü gelen bir telefon üzerine kadim dostum Sual Uysallar ile birlikte Cem Evine yollandık. Cem Evi’ni dışarıdan gördüğümüzde gözlerimiz yerlerinden fırlamış gibi oldu. Biz normal bir ev beklerken muhteşem bir yapı ile karşılaştık. Ağaçlık ve büyük bir alan üzerinde nefis bir bina! Hem de altı katlı. Bahçe kapısından girip, Cemevi’ne yürümeye başladık. Cem Evi’nin ismi Sarıyer İmam Hüseyin Cem Evi… Harika… Uzaktan gördüm, cümle kapısında duran (Kırk yıllık arkadaşım ki son on beş yirmi yıldan beri pek görüşemiyorduk) Sait Kral’ı… Reşit Paşa’nın efsane muhtarını… Sarıldık birbirimize. İyi ki gitmişiz. Ne de iyi oldu. İki eski dost bir süre yarenlik ettik.
            Sait Kral Cem Vakfı Başkanlığı görevini yürütüyor uzun yıllardan beri. Müthiş bir sevecenlik ve heyecanla anlattı Cemevi’nin yapılışını. Tam dokuz yıl uğraştım. İst. B.Ş.Belediye Başkanı arsa tahsisi konusunda yardımcı oldu. Ancak bu hale getirilmesinde ve Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü Genç’e minnet borcumuz var. Tabii Gökhan Zeybek’e, Sayın Bal ve iç mimarımız hanımefendiye de…
            Sayın Şükrü Genç’te gelince daha rahat hareket eder olduk. Birlik kapısından içeri girerken Büyük Atatürk resmi ile karşılaşmamız, pek çok kez Atatürk resmi ile karşılaşacağımız izlenimini verdi. Nitekim Konferans salonunda Atatürk resmini bir kez daha gördük. 275 kişilik muhteşem bir salon. Vallahi hiçbir şey esirgenmemiş. Mükemmel bir salon, bu salonda bir konferans vermek isterim doğrusu…
            Bahçe’den bir üst kata çifte merdivenleri geçerek çıktık. Yine Atatürk resmi karşıladı bizi. Adeta “Gençler hoş geldiniz” der gibiydi… Sağa sola dikkatlice bakıp iç kapıya yöneldik. Başkan Sait Kral önde biz arkada ”Eşiğe” basmadan (eşiğe basmak saygısızlık olduğunu öğrendim bu vesile ile) girdik içeri. Hani yanlış anlaşılmasın ayakkabı ile değil. Ayakkabıları çıkarıp girdik. Büyük bir salon, harika bir şekilde hali ile düşenmiş. Avizeler, kubbesinin renklerle bezenmiş olması ve on iki imamı ifade etmesi bana çok enteresan geldi. Dikkat ettim, her detayda on iki imam iması ve rumuzu mevcut. Tavanda on iki imamın temsili resimleri… 12’ci imamın resmi fluğ tanınamıyor. İnanışa göre zuhur ettiğinde yüzü belirginleşecek ve Hz. İsa’ya namaz kıldıracak…  Unutmayalım, on iki imamın resmi var ama Mustafa Kemal Atatürk’ün de resmi eksik değil. Bu arada büyük salonun en dikkat çeken yeri, ritüeli yöneten dedenin bulunduğu makamın tam üzerinde büyük yazılarla “Esirgeyen Bağışlayan Allah Adı İle”  yazısı bulunuyor. Duvarlar da boş bırakılmamış. Elmalılı Hamdi Hoca’nın Büyük ebat’lı, Kuran’ın Kerim’in Türkçesi teşhir ediliyor. Hemen yanı başında Hacı Bektaşı Veli’nin öğütleri yazılı. Yanı başında ise Şura, Azhap, Maide, Ali İmran sürelerinden ayetler ve Fatihe süresi yer alıyor.
            Dini törenin; ibadetin ve ibadet içindeki semahın yapılacağı alan çok büyük! Ritüeli yönetecek Dede’nin makamı yanında üç kandil (mum olarak ifade ediliyor). Hemen yanında Dedenin oturacağı post ve arkasında makam… Tabii yan taraflarda misafirlerin oturacağı yerler ve minderler mevcut. Burada oturduk. Sayın Şükrü Genç, Sayın Sevgi Atalay, Suat Uysallar… Dikkatlice izledik… Sait Kral Başkana sorular sorduk. Müthiş yanıtlar verdi… Çok mutlu oldum. O kadar içten, o kadar hissederek, o kadar ülke ve insan sevgisi ile dolu olarak konuşuyordu ki zaman zaman çağlayan olup taşıyor, şelale olup coşuyordu. İster istemez kendimi kaptırdım bu heyecan seline…
            Sayın Saik Kral’a, böyle bir eserin yapılmasını gerçekleştirdiği için teşekkür ettim ama sıkılarak “Bana değil Şükrü Başkana teşekkür gerek” diye yanıt verdi. “Büyüklüğü ne kadar?” diye sorduğum da “İstanbul’un en büyük Cemevi’dir, gururluyuz” diyerek haklı olarak kıvanç duydu…
            Toplu bir fotoğraf çektirdik… Bana ulaşacağını umarım!
            Her ne olursa olsun, ben tatmin oldum. Hatta bana hiç de yakışmayan bazı düşüncelerimi tamamen terk etmeme neden olduğu için ayrıca sevindim, mutlu oldum. Bu konuda Sait Kral kardeşime ne kadar teşekkür etsem azdır.
            Bu arada Şükrü Genç’e ayrı bir paragraf açmak gerek. Gerçekten, toplumsal olaylara çok önem verdiği içindir ki her geçen gün biraz daha büyüyor. Sen ben demeden yardımlarını esirgemiyor, her olumlu başlangıcın sona erdirilmesi için büyük gayret sağlıyor. Yarım kalan Sarıyer yeni Merkez Camii’nin tamamlanmasından sonra, Armutlu da yeni bir camii inşaatını başlatması ve bilhassa İstanbul’un en büyük ve en güzel Cemevi’ni Sarıyerlilere kazandırması unutulmayacak hizmetlerdendir. Kutlarım kendisini ve ayrıca teşekkür ederim.
17.09.2015


Hiç yorum yok: