2010 Kültür Başkenti İstanbul seçildi. Sarıyer Avrupa’nın kültür başkentinin bir parçası. Bu demektir ki İstanbul ile birlikte Sarıyer’de Avrupa’nın kültür parçalarından biridir. Sarıyer bu hali ile bu unvana layık midir? İşte su sorgulanır.
Sarıyer İstanbul’un bir parçası olarak elbetteki bu büyük ve tarihi kent içinde yerini almıştır. Ama yeri ne kadardır, bunu bilmek gerekir! En azından bilmek için büyük bir uğraşın içine girilmelidir. Bu da tüm Sarıyerlilerin görevi olmalıdır.
Kültür Başkenti İstanbul’un en gözde semtlerinden biridir Sarıyer, bu yadsınamaz. Boydan boya sahil şeridi ile İstanbul Boğazı’nın Avrupa yakasında kıvrım kıvrım kıvrılarak nazlı bir kraliçe gibi gelip geçenin dikkatlerini toplar!
Denizi, yeşili, suyu, havası, doğası ve tarihi mekanları ile bulunmaz bir hazinedir Sarıyer. Bütün bu özellikleri bünyesinde barındıran kaç kent ve kaç ilçe var? Uzmanlar bu konuda araştırma yapsa; göreceklerdir ki kesinlikte Sarıyer gibi ikinci bir ilçe yoktur.
İstanbul, Sarıyer’in Rumelihisar’ından fethedilmiştir. Bunun simgesi inşası dört ayda bitirilen Rumelihisar kalesidir. Bizzat Padişah Fatih ve kumandanları Çandarlı Paşa, Saruca Paşa ve Zağanoz Paşa sırtında taş taşıyarak, 1800 usta, 2000 marangoz ve 7000 duvarcı ile birlikte tamamlanan Rumelihisar kalesi Sarıyer’in kültür merkezi olmasına yetmez mi? Büyük usta Mimar Sinan eseri olarak gelin duvağı gibi Bahçeköy’ü süsleyen I. Mahmut Kemeri; Büyük Bend (Bendi Kebir, Belgrad Bendi), Topuzlu Bend, Valide Bendi (Sultan II. Mahmut Bendi), Kirazlı Bend ve Sultan Mahmut Bendleri Sarıyer’in kültür merkezi olmasına yetmez mi?
Saymakla bitmez tarihi hazineleri Sarıyer’in. Bugün sadece definecilerin kaçak olarak faaliyet gösterdikleri, kalan son taşlarının diplerini eşeleyip durdukları Rumelikavak kalesinin 12. yy da yapılmış olması ve bir asır sonra Anadolukavak’taki Yoros kalesine zincir çekilerek boğazın düşmanlara kapatılması az bir olay mıdır? Yine aynı şekilde Kavak Hisarı olarak isim alan ve Sultan IV. Murat tarafından 1624 yılında inşa edilen Kavak Kalesi bir kültür hazinesi değil de nedir. Keza, 1557-1574 tarihleri arasında 17 yılda kayalıklar oyularak yapılan Garipçe kalesi ve tepedeki Gözetleme Kulesi tarihi kültür mirasımız değil mi? Rumelifener’de Öreke kayalıkların en tepe noktasında bulunan POMPEİUS sütunu başlı başına tarihi bir hazinedir. Antik çağdan kalan ve tapınak olarak da bilinen bu sütunun deniz kazalarının önlenmesi amacı için dikilmiş olduğu saptanmıştır. Rumelifener kalesi, yani şu Türk sinemacılarına tarihi filmleri yapma imkanı veren deniz kenarındaki Rumelifener kalesi on bin kişi içine alabilen arenası ve hale dimdik ayakta durması ile harika bir kültür hazinesi değil midir? Ya cam fanus içindeymiş gibi başı dik mağrur bir şekilde gökyüzüne yükselen Türkiyenin en yüksek feneri olan Rumelifiner’deki tarihi tahlisiye feneri görmezden gelinebilir mi? Ya Kırım harbinde (1856) hastane olarak kullanılan, bir söyleme göre Cenevizliler tarafından yapıldığı ifade edilen Kilyos kalesi ile yine Kilyos’taki Su terazileri Sarıyer’in kültür hazineleri değil mi? Yapılış tarihi bilinmeyen kendine özgü mimarisi ile Uskumruköy kulesi elbetteki Sarıyer’in kültür zenginliklerinden bir kısmıdır. Bütün bunlar Sarıyer’in kültür merkez i olmasına yetmez mi?
Yüz birlerce insana hizmet veren tertemiz plajlara sahip Sarıyer neden kültür merkezi olmasın ki? Dünyada eşi az bulunun memba sularını için de hayranlık duymayanlar var mı? Kısırkaya’dan Aşiyan’a kadar zengin-fakir, ağa-bey, balıkçı-esnaf, memur-işçi Sarıyerlilere pet şişe suyu içirenlere gülmekten başka ne yapabiliriz? Sarıyerliler, Kavaklılar, Tarabyalılar, İstinyeliler ve diğer semtte insanlar para ile su mu içerler? Olur mu öyle şey? Sadece İstanbul’un değil Türkiye’nin bile memba suyu en bol yerlerinden biri olan Sarıyer’in çeşmelerine yıllarca “BU SU İÇİLMEZ” yazdıran zihniyet devam ediyorsa elbetteki Sarıyer Kültür merkezi olamaz! Pet şişe ile su satan işletmelerin para kazanması için uygulanan bu köhne yöntem son beş altı yıldır neden terk edildi.? Terk edildi çünkü, rant yerini buldu! O halde memba suları içilebilir ve içiliyor artık. Ama atı alan Üsküdar’ı geçti. Çünkü halk pet şişe suyu içmeye alıştı, memba sularına yani çeşmelere giden yok!
Boydan boya Sarıyer ilçesi sahil şeridini süsleyen yalılar, köşkler, konaklar ve Karaylar; Yani; Pazarbaşı’nda Beyaz Yalı, Çandarlılar Yalısı, Sarıyer’de Barbarosoğlu Yalısı, Avcı Mehmet Paşa Sarayı, Sözen Yalısı, Karakolhane-i Bala; Kaptanyan Yalısı (Vehbi Koç Vakfı Lisesi), Balaban Yalısı, Kocataş Yalısı, Sadberg Hanım Yalısı, Rus Büyükelçiliği Yazlığı, Uzunçarşılı Yalısı, Keçecizade Fuat Paşa Yalısı, Holdan Yalısı, Sandalcıyan Yalısı, Azaryan Yalısı (Sadberg Hanım Müzesi), Kefeliköy Baycu Sahilhanesi; Tarabya’da İpsilanti Yalısı, Hristaki Yalısı, Evyanidis Yalısı, Cumhurbaşkanlığı Köşkü olarak kullanılan Hüber Malikhanesi; Yeniköy’da Kalender Köşkü, Walker Sahilhanesi, Cezayirliyan Sahilhanesi, KabibayYalısı, Dadyan Yalısı, Gören Yalısı, Eyüp Paşa Yalısı, Simetrik Yalılar, Mısırlılar Yalısı, Tahsin Bey Yalısı, Sait Halim PaşaYalısı, Hulusi Behçet Yalısı, Süreyya Bey Yalısı, Sezerar Yalısı, Ahmet Afif Paşa Yalısı (Uzanlar), Dünyanın en pahalı beşince binası olan Erbilgin Yalısı; İstinye’de Faik Bey Yalısı, İbrahim Efendi Köşkü, Müşir Deli Fuat PaşaYalısı; Emirgan’da; Atlı Yalı (Sabancı Köşkü), Şerifler Yalısı, Mustafa Özkan Sahilhanesi; Baltalimanında Baltalimanı Sahil Sarayı (Baltaliman Hastanesi); R. Hisar’da, Tophane Müşiri Zeki Paşa Yalısı, Aral Yalısı, Yusuf Ziya Paşa Köşkü ve diğerleri sadece Sarıyer’in değil İstanbul’un kültür hazinelerindendir. Bütün bunlar Sarıyer’in kültür merkezi olmasına yetmez mi?
Bilezikçi Çiftliği olarak isimlendirilen ancak İ.Ü. Orman Fakültesi tarafından satın alınarak İ.Ü. Orman Fakültesi Araştırma ormanı yapılan Bilezikçi Çiftliği, Emirgan Koruluğu, Said Halim Paşa Korusu, Fransız Elçiliği Korusu, Hüber Korusu, Rusya Elçiliği Korusu, Dalyan Korusu, Hamdi Paşa Korusu gibi sayısız koru ve çiftlikleri ile Sarıyer unutulmayacak zenginliklere sahiptir. Elbetteki Belgrad Ormanı ayrı bir zenginlik ve güzelliktir. Genç Darüşşafaka Ormanı dışına da, Tekel’e ait Elbe Ormanı ve diğer özel ormanlar da unutulamaz. Avrupa’nın en büyük arberatumu olan Bahçeköy’deki Atatürk Arberatumu doğa kültürü ve binlerce bitkinin tanıtımını yapmaktadır.
Sarıyer deyip geçmeyelim; Sarıyer gerçekten kültür merkezidir. Türkiye’de hiçbir ilçe sınırları içinde 7 üniversite yoktur. Bu durum Sarıyer’in kültür merkezi olmasına yetmez mi?
Sarıyer’de balıkçılık ayrı bir kültürdür. Olta balıkçılığından ağ balıkçılığına kadar her türlü balıkçılık yapılmaktadır. Balıkçılıkta Türkiye’nin adeta kalbi ve merkezidir. Sadece ülke denizlerinde değil açık denizlerde de avlanmaktadırlar.
Kaç kişi bilir Sarıyer’in R. Hisar üstünde Serpuş (Şapka) müzesi olduğunu! R.Hisar kalesi müze olarak işlevine devam ederken, bu müzeye son birkaç yıldan beri Sadberg Hanım Müzesi eklendi. Sabancı Müzesi daha genç bir müze. Bu iki şahıs müzesi sadece Sarıyer’in, İstanbul’un değil dünyanın en önemli müzelerindendir.
Sarıyer İstanbul’un sahil şeridinde yer aldığı için antik çağdan günümüze kadar balıkçı köyü. Balıkçı muhiti olarak bilinir ve anılır. Çünkü Balığın en lezizleri Sarıyerli balıkçılar tarafından tutulur ve Sarıyer lokantalarında yenir. Burada ayrıca belirtmeliyiz ki onlarca balıkçı lokantası ile Rumelikavak Sarıyer’in kalbi durumundadır. O halde Sarıyer’de eksik nedir diye sorabiliriz? Kim ne derse desin Sarıyer’in bence en önemli eksiği bir Balıkçılık Müzesine sahip olamayışıdır.
Balıkçılık Müzesi açılması düşünülürse yeri var. Yeter ki istensin. Rumelikavak içinde ve ordunun kontrolündeki kale, halen kullanılmıyor da, bu iş için hazır bir mekandır. Balıkçılık teknolojisi dev bir hızla ilerlerken, yüzyıllardan beri yapılamakta olan balıkçılığın vazgeçilmezleri olan, ancak teknelojik gelişme nedeni ile terk edilen alet, edavat, ağ, kayık, kürek, boyna, kazan, kepçe, gönder, iğne, mantar, kurşun ve sair değerlerin kaybolmaması için 2010 İstanbul Kültür Merkezi olayına sarılanların bu konu üzerine eğilmeleri, Sarıyerlilerin de bu soruna sahip çıkmaları gerekmektedir.
Sarıyer’i ne kadar tanıyor, ne kadar tanıtıyoruz. Sarıyer’i önce “Sarıyerliyim” diyen tanıyacak sonra da tüm Sarıyerliler, Sarıyer’i tanıtma savaşına katılacaktır. Sarıyer tanınmayı, tanıtılmayı fazlası ile hak eden bir ilçedir. Sarıyer gerçekten vazgeçilmez bir markadır. Markanın tanıtılması gerekmektedir.
Sarıyer sevdalıları gelin Sarıyer’i birlikte tanıtalım, bu yolda uğraş verelim, savaş verelim, gönül birliği içinde olalım, birlikte hareket edelim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder