20 Eylül 2009 Pazar

BERABERLİK Mİ? SEFERBERLİK Mİ?

Sarıyer Beylerbeyi maçına üç eksikle çıktı. Buna rağmen daha iyi bir on bir kurulabilir miydi? Belki tartışılabilir. Ama oynanan futbol tam bir lig çekişmesiydi. ilk 15 dakikadan

Sarıyer akın zenginliğini ele almasına karşın çok fazla pozisyon bulamadı. Rakip buldu mu? Hayır! İki pozisyon buldu birini gol yaptı. Takımımız daha fazla pozisyon buldu ama değerlendiremedi. Maçın son yirmi dakikası tamamen Sarıyer baskısı altında geçti. Golü de uzatma dakikalarında bulduk ve 1-1 lik skoru yakalayarak yenilgiden kurtulduk. Atılan gol gerçek anlamda Ertan Koç golü idi. Genç Ertan şeytani zekası ile kaleci ve bir defans elamanının yanından topu ağlara gönderdi. Ertan böyle zor gollerin adamıdır, bu tür gol atmayı ister, benim tanıdığım Ertan bu!

Takımımızda bir zaaf var, bunu en iyi şüphesiz Mahmut Kocabal'ın ekibi bilir. Gol yollarında zorlanıyoruz, ayakta fazla top tutuyoruz, şahsi oynamayı tercih ediyoruz. Zaman zaman çoğalamıyoruz. Daha büyük handikap, maç kazanamamanın verdiği burukluk, eziklik ve ya gol atamazsam ya gol yersem korkusu! Her biri birer kıymet olan bizim çocukların bu korkuları yenmesi gerek! Bu noksanın giderilmesi için;yönetimin, teknik heyetin ve daha çok da Ferdi, Mustafa, Savaş ve Ethem gibi ağabeylerin çaba harcamaları lazım!

İddia ediyorum, inanıyorum; bizim takım ligin en iyi takımı! Sakatlar işbaşı yapsın, idarı mali durum rayına otursun, yenilmez bir takım ortaya çıkacaktır!

Bu maçın bir zenginliği daha vardı! Yönetim kurulunun hemen hemen tam kadro maçı izlemesiydi. Heyecanla, kazanma azim ve hırsıyla! Eski yönetim kurulu üyelerinin de yeni yönetime destek anlamında maçı birlikte, yanyana izlemeleri renk ve gönül kardeşliği ve Sarıyer'in başarısının yürekten istenmesinin filmi gibiydi.

Bütün bunlar iyi şeyler, ya kötü olanlar?

İşte burada biraz durmak gerekiyor!

Sarıyer'in taraftara, seyirciye ihtiyacı var. Taraftar büyük destektir, böylesi olması gerekir, böyledir de! Gerçekten böyle? İşte buna yanıt arayacağım.

Beylerbeyi maçı başlarken, Sarıyerli seyircilerin bulunduğu bölümde on beş yirmi kişi vardı. Sonra elli altmış belki biraz daha fazla oldu. Oldu da ne oldu. 7. dakikada golü yedi, 10. dakikada yönetim istifa, Mustafa istifa diye bağırıldı: UTANÇ VERİCİ BİR OLAY!

Şeref tribününe gelinip istekte bulunuldu. Her neyse yerine getirildiği öğrenildi. Peki ne oldu: "Yine yönetim istifa", "Başkan istifa" diye bağırıldı. Oldu mu? Yakıştı mı?

Bunları bir tarafa bırakalım, daha beteri "…. Doğulur, Sarıyerli olmayan ….. çocuğudur" YOK BE!

Bağıranlar ne?

Yahu kulübünü seven, kulübüne sevdalı olan hangi çocuk, genç ve yaşlı taraftar böyle bağırabilir! Yönetici yapabilmek için pertavsızla adam arıyoruz, bir kısım taraftar yöneticileri kaçırmak için savaşımı veriyor!

Adam kazandığı helal parasını kulübe verecek! Yönetici karısının, çocuğunun nafakasını kulübün ihtiyaçları için harcayacak, adam işini gücünü bırakacak antrenmana maça gelecek takımına güç katacak; sonra da bilmem ne çocuğu olacak! VAY ANASINI BE!

Sarıyer sevdası bu değildir! Sarıyer sevdası, dere gibi akan gözyaşıdır! Her kötü sonuçtan sonra gözyaşını içini akıtır, bu benim döktüğüm terdir der. Daha güçlüsünü gelecek maçta futbolcuların akıtması için daha güçlü destek vermek görevimdir anlayışı ile hareket eder!

Sarıyer takımı 90+3 de beraberlik golünü atıyor taraftar Başkan istifa diye bağırıyor, yönetim istifa diye bağırıyor! Olacak iş mi?

Siz maça gelseniz ne olur, gelmeseniz ne olur?

Yararınız yok, zararınız olmasın bari!

Zarar vermemek için bilerek maça gelmemekte onurlu bir olay ve çok iyi bir SARIYERLİLİKTİR!

Gelin bir karar verin ve bundan sonra hiçbir beklentim olmadan, hiçbir istekte bulunmadan, sadece takımın maçını izlemek için gişeye gidecek, biletimi alacak ve maça girip izleyeceğim deyin, Bu konuda bir SEFERBERLİK kararı verin ve uygulayın, göreceksiniz ne kadar huzur içinde sahadan ayrılacaksınız!

Bence ERDEMLİ olmak budur.

İbrahim BALCI

02.11.2008

Hiç yorum yok: