Araştırmacı yazar Necdet Sevinç’in Bilgi Yayınevi tarafından yayınlanan“Pontus’ta Hesaplaşma” isimli kitabı, Kürt sorunu için “Açılım” ların gündeme etirildiği bugünlerde okunmasını öneririm.
Kitapla ilgili fazla bir şey yazmayı gereksiz gördüm. Zira sadece “Önsözü”nü vermekle yetineceğim. Önsözü okuyanlar ne dolapların döndüğünü, kimlerin
nasıl yabancıların hesabına çalıştıklarını, üç kuruşluk menfaatleri için nelerin yapılabileceğini gözler önüne sermektedir. İşte kitabın önsözü:
PONTUSTA HESAPLAŞMA
“Gaflet, Dalalet ve Hatta…
Hiçbir devlet kendi vatandaşlarına başka bir din veya başka bir milliyetşuuru kazandırmak için çalışan düşman 5. kolunun faaliyetlerini bir “demokrasi
göstergesi” olarak kabul etmemiştir.
Düşman 5. kolunun rüşvet veya telkinleriyle vatandaşlarının tanassura (Hıristiyan olmaya) zorlanmasını da inanç özgürlüğü olarak kabul etmemiştir.
Çünkü; inanç özgürlüğü, kültürel kimlik, bilimsel araştırma, arkeolojik kazı palavralarına, hatta Ağrı Dağı’nın tepesinde Nuh’un gemisini aramak soytarılığına
sığınılarak yürütülen faaliyetlerin, dün olduğu gibi, bugün de siyasi hakimiyet
kurmak için uydurulan bahaneler olduğunu anlamayan devlet kalmamıştır; Türkiye müstesna!
Çünkü Türkiye’yi yönetenlerin kafasında devlet fikri yoktur! Millet fikri yoktur! Bayrak fikri, bağımsızlık fikri yoktur. Onlar Türk olmayı iftihar vesilesiolarak kabul etmezler! Onlara göre Türkçülük ırkçılıktır, milliyetçilik küfür!
Neden Türkiye müstesna?
Çünkü Türkiye’de “Türk olmaktan Allah’a sığındığını” söyleyebilealçakların da aralarında bulunduğu bir ehtik çete kamu oyunu yönetipyönlendirmektedir de ondan!
Türk soyu ve Türk kültürü ile esasen herhangi bir rabıtaları bulunmayan,Türklüğün temsil ettiği üstün değerleri sürekli olarak hor görüp, sürekli olarak aşağılamak suretiyle Türk Milleti’ni çökertmek için açılan psikolojik savaşta
düşman 5. koluna yardımcı olan bu çete, adeta Türkiye’yi teslim almaya iknaetmekle görevlendirilmiş gibidir!
O sebeple emperyalizmin, dün misyoner mektepleri ve kiliseler aracılığıylaayarttığı etnik unsurları kullanarak Osmanlı İmparatorluğu’nu tasfiye ettiğin bildikleri halde bugün yine emperyalizmin Türkiye’ye biçtiği çok renkli kefenin reddedilmesinden hoşlanmazlar.
Emperyalizmin dayatmalarına itiraz edilmesinden de hoşlanmazlar.
İnanılacak gibi değildir ama ayniyle vakidir ki, kutsal Türk Devleti’ninbir kısmını Bakanlık koltuğuna oturtarak onurlandırdığı, Büyükelçilik payesivererek şereflendirdiği, bürokrasinin üst kademelerini lütfederek ikbal ve itibar
sahibi yaptığı bu çete mensupları Türkiye’ye karşı hep ecnebiyi savunmuşlardır.
Türk gençliğinin, Türkiye Cumhuriyeti ile olan bütün bağlarını koparıp,onlara yeni sadâkatlar edindirmek isteyen bu entelektüel güruh,Türk-Amerikan uyuşmazlıklarında mutlaka Amerika’nın yanında yer almıştır! Ve mutlaka AB’nin dayatmalarını kabul ettirmeye çalışmıştır Türk milletine. Antlaşmaları hep Türkiye aleyhine yorumlamışlardır. Tâvizleri hep Türkiye’nin vermesi gerektiğini telkin
etmişlerdir. Hep Türkiye’yi suçlamış, fedakârlığı hep Türkiye’den beklemişlerdir.
Türkiye’den resmen toprak talep Ermenistan’ı, Yunanistan’ı, Kıbrıs Rumkesimini bile Türkiye’ye karşı savunmuştur bunlar.
Bunlara göre doğru olan Türkiye’nin hak ve menfaatlerini savunmak değildir, doğru olan ecnebilerin talepleridir!
Alman istihbarat teşkilatının basit bir aleti olduğu anlaşılan Peter Andrews, “Türkiye’de 47 etnik grup var” diyorsa, Türkiye’de 47 etnik grup var demektir!
Hiçbir çete mensubu, sürekli olarak pompalanması sebebi ile Türkiye’nin gündeminden çıkmadığı halde, çete elemanlarından her hangi biri bu paçavrayı eleştirmemiştir!
Hiçbir çete mensubu Kavak, Kırgız, Özbek, Azeri, Uygur,Yörük vesairegibi Türk boylarını ayrı milletler olarak kabul ettirmeye yeltenen Andrews’e itiraz etmemiştir. “21 Alman, 40 Eston, 250 Polonez etnik gruptan mı sayılır?” dememiştir. Andrews’in bizzat kendisi bile genel Türkiye nüfusunun %88,03’ünün Türk, gerikalan %11,07’sinin varsaydığı 47 etnik grubu meydana getirdiğini ifade etmekzorunda kaldığı halde,bu itiraf ısrarla Türk illeti’nden gizlenmiştir.
Bu çok önemli meselede her hangi bir yanlış anlamaya meydan vermemek için derhal belirtmeliyiz ki, Türkiye’de halkın %93’ünün anadili Türkçe’dir. Burakam her hangi bir Türk makamı tarafından seslendirilmemiş, Avrupa Birliği’nin
yayın organında ifade edilmiştir. 2005 Mayıs-Haziran aylarında yapılan ve Eylül 2005’te Avrupa Birliği’nin organı Eurobarometer’de yayımlanan kapsamlı “Avrupalılar ve Diller” araştırmasıyla Türkiye’de halkın sadece %7’sinin anadilinin
Türkçe olmadığı ortaya çıkmıştır.
Prof. Martinr Lipset’in “egemen unsurun %65 olduğu bir ülkede mozaikten bahsedilemeyeceğine” dair bilimsel tespitleri de ısrarla gizlenmiştir
Türk Milleti’nden, Andrews’in kitabını paçavraya çeviren Ali Tayyar Önder’ineseri de…
Fakaaaaat, Türk toplumunun dokusunu düğüm düğüm, ilmik ilmik, tel tel çözmek için uğraşan Alman gizli servisiyle ilişkili olduğunu tahmin ettiğimiz Udo Steinbach, “Türk Milleti diye bir millet yoktur” deyince bütün çete mensupları
”aslında Türk Milleti’nin olmadığını” ispata kalkışmışlar, Türkiyeliliği de çılgınca lkışlamışlardır.
Neden?
Çünkü Türklüğün yerine Türkiyelilik ikame edilirse, Türk Devleti, TürkMilleti ve Türk evladı sahipsiz kalacaktır da ondan!
Çünkü Türklüğün yerine Türkiyelilik ikame edilirse Türk Milletine yapılanbütün saldırılar meşru bir zemine oturtulacaktır da onun için “aslında Türk diye bir millet olmadığını” ispata kalkışmıştır bu güruh!
Udo Steinbach’ın bu zavallı iddiası, Etnik Çete’nin elemanlarıyla birlikte“harici bedbahtlarımızı” da öyle memnun etmiştir ki; İsveç Büyükelçiliği, İzmir’de düzenlenen bir toplantıda “Türk Milleti’nin olmadığın” iddia eden bir kitapçık bile dağıtabilmiştir.
1990-1005 yıllarında İsveç’in İstanbul Başkonsolusu olarak görev yapan Kaj Falkman’ın kaleme aldığı bu kitapçığın önsözünü kim yazmıştır biliyor musunuz?
İsveç Başbakanı Goran Persson!
Kitaba göre Türk diye bir millet olmadığı halde Atatürk Türkiye sınırlarıiçinde yaşayan herkesin Türk olduğuna karar vermiştir.
Mesela bizim Paris Büyükelçiliğimiz, Andrews’in hesabına göre %80’i etnik gruplardan oluşan Fransa’da “aslında Fransız Milleti’nin olmadığını” ispata kalkışan
bir kitap dağıtsaydı, belki ağzına kurşun dolduran olmazdı ama herhalde esaslı bir şekle hırpalarlardı onu. Sonra da 24 saat içinde ülkeyi terk etmesini isterlerdi.
Fakat bizde diplomatik görevini, diplomatik nezaketi ve haddini aşanküstahlığından dolay İsveç Büyükelçisini kınayan bile çıkmamıştır.
Türk yok, Türkiye varmış!
La havle vela….
Türk yoksa ben kimim?
Adriyatik sahillerinden Çin Seddi’ne kadar uzayan muhteşem coğrafyada 200küsur milyon insanın konuştuğu dil kimin dili?
Herhalde Türkiye’nin muhtelif etnik unsurlardan meydana gelen bir sosyalmezbelelik olduğunu kabul ettirmekle görevlendirilen bazı piyonların ortaya çıkıp, Türklüğün yerine Türkiyelilik kavramını yerleştirmek isteyeceğini tahmin etmişolmalı ki bakın Atatürk ne demiş:
“Benim hayatta yegane fahrim, servetim Türklükten başka bir şey değildir.”
Başka ne demiş?
Demiş ki “Türklük esastır!”
Bu kitap,esas olan Türklüğü 47 etnik unsurdan sadece biri haline getiriTürk evladını hâkim konumdan çıkararak Türkiye’yi sahipsiz ve savunmasız bırakmak isteyen düşman gizli servisleriyle onların yerli işbirlikçilerinin Kuzeydoğu Anadolu’da yürüttüğü faaliyetlere milli dikkati çekmek için yazılan bir alarmdır!”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder