Sarıyerli futbolcular zor günlerin asil çocuklarıdır!
Sarıyer Spor Kulübü gündemi meşgul edince bir başka konuda yazı yazmak zor mu zor geliyor bana! Ne kadar gayret etsem, ne kadar çabalasam yadırgıyorum!
Çocuk yaşta düş lacivert-beyazlı renkli takımın peşine; cep harçlığı çıkaracağım diye Çağlayan sahasının tozlu topraklı alanını su testisi ile dolaş dur ve kırk paraya bir bardak su satarak eve nevale getirmenin telaşını yaşa; biraz palazlanınca meşin yuvarlağın peşinden koş; haydi lisans çıkartalım sana dediklerinde saygın genel kaptanın “sen önce okulu bitir” sözleri ile yıkıl; ama inat kulübün adamı olacağım diyerek işe sarıl; hiçbir maçını kaçırma; on yedi on sekiz yaşın içinde genel kurulda konuş ve yönetimi eleştir; haydi üye ol dediklerinde koşarak git ve çok geçmeden kendini yönetim kurulunda bul, hem de genel sekreter olarak!
İşte böyle başladı serüven! Böyle başladı Sarıyerlilik, böyle başladı bir dolu hayat! Devam edip durdu. Biteceğe de benzemiyor! Ama bir yerde bitmesi gerekir ve bitecek!
Üye, yönetici, genel sekreter, kulüp müdürü, kulüp başkanı her ne görev varsa yapabildiğim kadar yapmaya çalıştım. Görev düştüğünce yapacağım! AMA!!!
Tabii AMA’ları hesaba da katacağım, katmak zorundayım. Kulübüme hizmet ederken hiç kimseden asla “AFERİN” beklemedim! Beklemedim çünkü bana yakışmaz! Ben kulüp ve yöneticilik terbiyemi Kulübümüzün abide isimlerinden Av. Fikret Canlı’dan, Selahattin Yarar’dan, Celal Demir’den, Numan Uzun’dan ve Nazım Özbay’dan aldım. Onların öğretisinde “HİZMET VAR, KARŞILIK VE BEKLENTİ YOK” tur. O nedenle kulübümüzün iyi olmasından başka hiçbir beklentim olmadı!
İki üç gün evvel çarşıda bir Sarıyer taraftarı ile konuşuyorduk. Delicesine Sarıyer sevdalısı bir delikanlının bakışlarının üzerimizde olduğunu gördüm. Konuştuğum kişi yanımdan ayrıldıktan sonra yanıma gelen bu Sarıyer sevdalısı aynen şöyle dedi “Bu adamla nasıl konuşursun. Daha dün senin aleyhinde olmadık laflar etti, hem de ağza alınmayacak şekilde.” “Ya öyle mi? Olur, olabilir! Bir görev aldık, tamamlayacağız, konuşan konuşur ne yapalım” dedim.
Ata sözü ne kadar doğru: “KEDİ UZANAMAYACAĞI CİĞERE MURDARSIN (Yenmezsin) DİYE BAĞIRIR”. Demek ki adam fani ömründe devamlı bir şeyler beklemiş temin edemeyince veya eğrisi doğrusuna gelmeyince rahatsız olmuş! Varsın olsun! Ben “KARAR” başlıklı yazımda tavrımı, düşüncelerimi açıkladım. Sonucu merakla bekliyorum! En iyinin olacağına da inanıyorum.
En iyinin olacağına inanıyorum çünkü SARIYER MARKA’ dır. Markanın taliplisi olur, markadan kolay vazgeçilmez. Ayrıca bu kulübün sevdalısı çoktur, o nedenle mutlak taliplisi çıkar, çıkmalıdır.
YÜREKLİ VE BİLEKLİ başlığı ile Pendik maçını kazanan futbolcularımızdan bahsediyorum. Çok büyük özveri göstererek oynuyorlar! Maddi imkansızları çok haklı olarak sorun etseler de sahaya yansıtmadıkları için her birini tebrik etmek, alkışlamak gerekir. Sahaya çıktıklarından yüreklerini ortaya koyuyorlar; sertliğe sertlik, inada inat, krokor (sert ikili) mücadelede varız diyerek yürekleriyle birlikte bileklerini de konuşturmayı biliyorlar. Berbat mı berbat bir sahada lig maçlarımızı oynuyoruz. Adeta rezalet denilecek kadar kötü bir saha! Nasıl suni çim saha anlamak mümkün değil! Suni çimi kalmamış yok olup gitmiş. Düpedüz plastik sert zemin üzerinde futbol oynanıyor. İşte bu sahada antrenman ve maçta sakatlananlar; Emrah Şahin Çiftçi, Mustafa Çakır, İsmail Erdem! Bunlar büyük sakatlık, ufak tefeklerin haddi hesabı yok! Allah daha beterinden korusun!
Sarıyer sahası ayrı bir dert! Ne menem bir sahadır ki iki yılda bitirilemedi! Madem bitiremeyeceksiniz neden yenileme yoluna gittiniz! Neden her şeyiniz göstermelik! Nerde ise iki yılı arkada bırakacağız hala stat futbol oynanacak hale getirilemedi. Çok şükür geçen hafta çimleri serildi. Ha bir bir buçuk ay sonra oynarız diye düşündük ama ne gezer! Sorduk en yetkili kişiye “Lig maçlarının ikinci devresi bittikten sonra belki” dedi! Doğrudur; bitirmek istemedikten sonra!
Nerde Sarıyer’i temsilen seçilen iktidar partisi milletvekilleri? Onlar mahalli seçimlerde gelip oy istemeyecekler mi? Sonraki yıllarda genel seçimlerde oy istemeyecekler mi? Onlara hiç kimse “Bu rezillik nedir” demeyecek mi?
Türkiye’nin hangi ilçe ve kentinde bir stat onarımı alınmışta bir yıl içinde bitirilmemiş? Var mı böyle bir ilçe veya il?
Var tabii! Gençlik ve Spor İl Müdürü Sarıyerli olunca, hatta Sarıyer Spor Kulübü üyesi olunca, Sarıyer’in stadı da bitmez, Sarıyer kulübüne stadın altından bir dükkan da verilmez, bir başka yardımda edilmez!
Tamer kardeşim, belki belediye başkanlığına aday olursun, kazanırsın veya kaybedersin; İl müdürlüğünden de olabilirsin, bari Sarıyer Stadını bitir de ondan sonra göğsünü gere gere “Ben Sarıyer Spor Kulübü’ne stat kazandırdım” diye yıllarca konuş, başkaları da konuşsun.
Sarıyer Spor Kulübü sahasında maçlarını oynamaya başlarsa o inançtayım ki, kendi saha ve seyircisi önünde kolay kolay puan kaybetmez. Sarıyerliler ve Sarıyerli taraftarlar eski heyecanı yakalamak üzere! Sahamızda alacağımız galibiyetlerle ligin zirvesine tırmanacağımız kesin, buna adım gibi inanıyorum. Böyle olunca heyecan doruğa ulaşacak!
Takımımızın durumu ortada, büyük mali imkansızlıklara karşın beş maçta iki galibiyet ve üç beraberlik var. Lider Körfez Belediyespor’un ardından ikinci durumda. Ankara BUGSAŞ maçını kazasız atlatırsak, Körfez’le yapacağımız maç Sarıyer’in ne denli iddialı olabileceğini de gösterecektir.
Sarıyerliler zoru sever!
Sarıyer takımı zor maçların takımıdır!
Sarıyerli futbolcular zor günlerin asil çocuklarıdır!
Bu özelliklere sahip olan bir camianın başarısız olması mümkün değil!
Başaracağız!
İBRAHİM Balcı
28.09.2008
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder