20 Eylül 2009 Pazar

CAVİT TOPRAKİŞ'İ DE KAYBETTİK!

Kötü haber çabuk gelir. Öyle oldu! Sabah sabah Hikmet Öziş aradı ve "Cavit Toprakiş'i kaybettik" dedi. Oysa
bir kaç gün evvel birlikteydik ve hayli sohbet ettik. "İyiyim, çok iyiyim" dedi. Ama o günden sonra bir daha görmedim kendisini, meğer son görmem olacakmış! Eve gitmiş ertesi gün hastalanmış, bir haftada kaybolup gitti aramızdan!

Cavit Toprakiş'le arkadaşlığımız altmış yılı aşkın devam etti. Arkadaşlığımız Büyükdere'de kilise bahçesinde oynadığımız kıyasiye maçlarla başladı, CHP saflarında devam etti, spor sahasında ve bilhassa Sarıyer Spor Kulübü bünyesinde olgunluğa erişti.

Çocukluğu, gençliği hatta olgun yaşa gelinceye kadar hareketli bir hayat yaşadı. İş hayatını Büyükdere Tekel Kibrit Fabrikasında tamamladı. Sendika temsilcisi olarak yıllarca hizmet verdi. Bu arada kurslara katıldı ve futbol antrenörü oldu. Bir çok kulüpte antrenörlük yaptı. Sarıyer altyapısında yıllarca antrenör olarak hizmet ettiği gibi kulübün sekreteryasında yer aldı. Kulüp müdürü olarak yıllarca hizmet verdi. Amatör şubelerle ve bilhassa futbol altyası ile ilgilendi. Alt yapı antrenörlüğü sırasında Sarıyer Profesyonel takımında oynayan onlarca futbolcunun yetişmesine yardımcı oldu.

Yardımsever, dost bir insan olan Cavit Toprakiş'i aslında büyük oğlu Turgay'ı melun bir hastalık sonucu kybettiğimiz de kaybetmiştik. Cavit hoca oğlunu kaybettikten sonra bir daha toparlanamadı, rahatsızlıkları, hastalıkları arka arkaya geldi. Ama kendisini de bırakmadı. Diğer oğlu Olcay için, kızı için, kendisine çocuğu gibi bakan hanımı için yaşama ve hayata sarıldı. Kulüp, futbol ve futbolcular ile kulübün transfer ayı muameleleri, diğer rutin işler kendisini hayata bağlayan nedenlerdi. Keyifli olduğu zaman takılırdı bana "Ulan Balcı, sen hepimizi öldürürsün" diye. "Yapma be Cavit, hepimizi İzzet götürür" derdim, ama Cavit'in dediği oldu! Kendi gitti İzzet ile ben kaldık!

O melun ve imansız hastalık yapıştı yakasına, yılmadı savaşmaya karar verdi! Müthiş mücadele verdi ama galip gelen hastalığı oldu ve benim yakın dostum 75 yaşını bitirmeden hayata veda etti.

Aziz kardeşim, yakın dostum, kader arkadaşım gittin, gidiyorsun ve bizi de peşinden sürüklüyorsun. Üzülerek geliyoruz; tabutuna bir el atabilirsek, iki dakika olsun omuzlara alabilirsek seni, son görevimizi de yapmış oluruz, gözyaşımızı içimize akıtarak!

Sana nur içinde yat diyor, geride bıraktıklarına da başsağlığı diliyorum.

10.12.2008

Hiç yorum yok: